• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Körfezde garip şeyler oluyor.

İlkin Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, “ülke güvenliği” gerekçesiyle Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini, hava sahalarını Katar'a kapattıklarını, Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerini terk etmeleri gerektiğini duyurdu.

Sonradan bunlara Yemen ve Libya`nın da eklendiği duyuruldu.

Bu ülkelerin iddiasına göre Katar terörist gruplara destek veriyordu.

Terörist gruplardan kastın DEAŞ ve el Kaide olduğu söyleniyor; ama hemen herkes asıl sebebin Katar`ın Hamas ve İhvan`a verdiği destek olduğunu biliyor.

Suudi yöneticiler tüm Arap ülkelerinin desteğini beklediklerini söylediler; ama Kuveyt, Umman ve Ürdün bu karara destek vermeyecekleri yönünde açıklama yaptı.

Katar`dan yapılan açıklamada ise “üzüntü” ifade edilmekle beraber kararlılık vurgusu öne çıktı.

Bazı gözlemciler bu hareketlenmenin körfezde yeni bir savaşın habercisi olabileceğini söylüyor.

Peki, Suriye`de neredeyse hiçbir rolü kalmayan, Yemen`de büyük silah üstünlüğüne rağmen bir şey yapamayan Suudi ne yapmak istiyor?

Aslında yaşanan bir “dejavu”; ama bunu anlamak için süreci biraz geriden almak gerekir.

Haziran 2012`de Mısır`da seçimin ikinci turunda İhvan`ın adayı Muhammed Mursi seçildi ve cumhurbaşkanı oldu.

Bu sonuç bazı yerlerde sevinçle karşılanırken özellikle Suudi ve BAE`de rahatsızlığa neden oldu.

Sermaye ve istihbarat desteği vererek Mısır ordusunu darbeye teşvik ettiler. Özellikle BAE`nin Amerikan ve İsrail istihbaratı ile olan yakın ilişkileri üzerinden yürütülen çalışmalarla Mısır`da önce bir kaos ortamı oluşturuldu, ardından da darbe yapıldı. Darbede Suud yanlısı Selefi grupların doğrudan payı vardı.

Darbecilere Suudi, BAE ve Kuveyt`ten büyük para desteğinde bulunuldu. İlk anda 12 milyar dolar verildi darbecilere.

Katar bu hamleye katkı sağlamadı. Suud ve BAE, Katar`la ilişkileri kesmekten söz ettiler, temsilcilikleri geri çektiler.

Katar direndi.

Suud Kralı Abdullah, darbecilere desteğini net olarak ifade etti: "Biz sonuna kadar teröre karşı Kahire'nin yanındayız. Kim Mısır'ın içişlerine karışırsa işte onlar fitnecidirler"

Kralın bu açıklamasına İhvan`dan sert bir karşılık geldi:

"Arabistan kralı çok iyi biliyor ki, Mısır halkı zafer kazandığında onun da sonu gelecektir."

Mısır ve Suud arasında sıcak ilişkiler devam ederken 23 Ocak 2015`te Kral Abdullah öldü ve yerine Selman bin Abdülaziz geçti.

Selman, yönetimde yapısal değişiklikler yaptı ve Kral Abdullah döneminde görev yapan çok sayıda önemli bürokratı görevden aldı.

Kısa süre içerisinde Suudi`nin Mısır ile ilişkileri bozuldu, İhvan`a yönelik sıcak mesajlar verildi.

Obama döneminde 11 Eylül olaylarında Suudi`nin suçlandığı iddialar gündeme getirildi, 750 milyar dolara tedbir konulacağı, Suudi yöneticiler hakkında davalar açılabileceği söylendi ve bu Suudi`de büyük bir tedirginliğe neden oldu.

Suriye iç savaşında Suudi`nin etkisinin azalması, Yemen`deki başarısızlık, Riyad`a gönderilen füzeler, İran ile karşılıklı tehditler…

Suudi ve yörüngesindeki körfez ülkeleri korkmaya başladı.

Sermayeyi batıdan alıp Türkiye`ye getirme, gibi, “İslam Ordusu” gibi şeyler konuşuldu.

Trump`un gelmesiyle Amerikan politikasında bir değişiklik yaşandı ve Suudi ile sıcak ilişkiler kuruldu. Mısır, yeniden denkleme dahil edildi ve “İslam ordusu” yerine “Arap ordusu” teşekkül edilmesi karara bağlandı.

İhvan`ın sıkıntıları aşmak ve donukluğu çözmek için adımlar attığı, merkezi sistem yapılanmasından çıkmaya başladığı bir dönemde Amerikan ve İsrail aklı körfezde bir hamle yaptı.

Suudi, BAE ve Bahreyn…

Katar bu hamleye katkı sunmayacağını açıkladı ve başta söylediğimiz gibi gergin durum ortaya çıktı.

İlk gerginlik Kral Abdullah`ın ölümüyle aşılmıştı, bakalım bu kez ne olacak?

En iyisini Allah bilir; ama en azından şu öngörüde bulunulabilir: Trump`un sarsılan tahtı “azil” ile noktalanırsa körfezde yine dengeler değişir.

“… Allah tuzak kuranların hayırlısıdır.” (Enfal/10)

 

Yazarın Diğer Yazıları