Chp`nin ideolojik olarak bitişi
Referandum sonrası süreç işlemeye başladı ve 2019`a kalmadan yürürlüğe giren maddeler gereğince “Partili Cumhurbaşkanı” ve HSK üyelerinin seçimi konuşulmaya başlandı. HSK üyelikleri için başvurular yapıldı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurucusu olduğu Ak Partiye üye oldu.
Bu arada CHP`de ise kazan kaynamaya başladı.
Deniz Baykal`ın, “Abdullah Gül`ün adaylığını destekleme” anlamına gelen açıklamaları partinin kimi hizip ve fraksiyonlarını öfkelendirdi. Muharrem İnce, “Kanımın son damlasına kadar direneceğim” diyerek yeni bir Ekmeleddin vakasına izin vermeyeceğini yüksek sesle haykırdı. Genel Başkan Kılıçdaroğlu ise “Parti içi kavga” konusunda bu işi devam ettirenleri “kapının önüne koymakla” tehdit etti.
Referandum sonrası CHP`de parti içi muhalefetin sesini yükseltmesi bekleniyordu; ama çıkan % 48,5`luk “Hayır” oyunun, çoğunun kafasını karıştırdığı ve yol haritalarında mecburi revizyonların söz konusu olacağı öngörülüyor. Bu rakam CHP açısından ulaşılması nerdeyse imkânsız, o yüzden de parti içinde farklı ve şimdiye kadar umulmayan hayaller kuranlar bulunduğu gibi, itinalı adımlar atılması ve bu şekilde bu kitlenin sözcülüğüne oynama hevesinde olanlar da var.
Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı için Meral Akşener ve Ahmet Türk ismini zikreden CHP`liler var. Hatta bu isimlerin Baykal tarafından önerildiği söyleniyor.
Meral Akşener ve Ahmet Türk…
Ulusalcı solun temsilciliğini yapan CHP, Kürt solundan ve ülkücülerden başka aday bulamıyor mu?
“Kürtlerin ve ülkücülerin oyu için bunu yapıyor” diyebilirsiniz; ama bu arada CHP ve ideolojisi nereye gidiyor? Neden ittifakları seçimin ikinci turu için düşünmüyor?
En son Fransa seçimlerinde gördüğümüz gibi her siyasi parti ya da grup kendi adayını çıkarıyor ve o şekilde seçime giriyor. İkinci tura kalan adaylar, yüzde 50`nin üzerine çıkabilmek için ittifaklar ve destek arayışlarına gidiyorlar.
Ama CHP buna bile cesaret edecek durumda görünmüyor. Bu da referandumla ilgili iddiaların büyük oranda doğru olduğunu koyuyor ortaya.
Bazıları zaten tek başına iktidar olma ihtimalini kafasında silmiş olan, kendini olası koalisyonlara hazırlayan ve buna yönelik hayaller kuran CHP`nin “Cumhurbaşkanlığı sistemi” ile artık bu hayalinin de bittiğini iddia ediyor ve CHP`nin yeni sistem karşıtlığını bu şekilde izah ediyordu.
Ortaya çıkan tablo iddiaları doğruluyor.
CHP, siyaset olarak da ideoloji olarak da bitmiş durumda.
CHP liderliğinin gösterdiği zayıf profil ”uyuyan hücre” durumundaki parti içi hizipleri harekete geçirmiş durumda. Baykal her ne kadar tecrübesi ve siyasi karizmasıyla ön plana çıkmaya gayret ediyorsa da partideki karşılığının iyice azaldığını biliyor ve o yüzden de “akil adam” rolüyle tabana oynuyor. Bu arada MHP ve HDP tabanına “Cumhurbaşkanı yardımcıları”, Ak Parti tabanına da “Abdullah Gül” ismi üzerinden mesaj vermeye çalışıyor. Siyasi tecrübesiyle Abdullah Gül`ün böyle bir riski göze alıp alanlara çıkmayacağını ve ikinci seçenek olarak kendi isminin ön plana çıkacağını biliyor. Yani aslında Deniz Baykal, 2019`a kendi isminin gündeme gelmesi için zeminde ve medyada ağlarını örüyor. Kılıçdaroğlu`nu siyasi arenaya hazırlayan “üst akıl” buna nasıl karşılık verir, Baykal, bu kökü dışarda olan “küresel aklın sahipleri” ile nasıl bir anlaşma yapar ya da bir anlaşma yapabilir mi, bunu süreç içerisinde göreceğiz.
Ama hâlihazırda gördüğümüz şey CHP`nin siyasi kimlik ve ideoloji olarak bittiği, hiziplerin güçlü bir şekilde ortaya çıktığı gerçeğidir. İşin aslı yeni sistemi tasarlayanların da tam olarak beklediği ve istediği şey buydu.