Bahar ne gösterecek?
Aylarca konuşulan Musul ve Rakka operasyonları önce yavaşladı sonra da durdu gibi. Uzun süren hazırlıklar, koalisyonların yığınakları, medyada gövde gösterileri, haritalar üzerinde yapılan paylaşımlar ve bir süre sonra “Bu iş bu kadar kolay değil, çok uzun sürebilir” şeklinde açıklamalar…
Yaşananlar tam da bunlardı.
İki operasyonun da kaptan koltuğunda Amerika vardı ve iki operasyonda da hedefin DEAŞ olduğu söyleniyordu. Ama ilginç olan şu ki, iki operasyonda da Amerika`nın müttefikleri Türkiye karşıtı eylemlere girişiyor, sert açıklamalar yapıyordu. Ve yine ilginç olan Türkiye NATO içerisinde Amerika ile müttefikti.
GİRİŞ KAPISI: EL BAB
Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında hızlı bir ilerleyişten sonra el Bab sınırında yavaşladı. Bir süre PKK-YPG güçleri ve Esad ordusuyla uğraştığı iddia edildi; ama DEAŞ`ın da buranın öneminden haberdar olduğu ve hiç de öyle kolayca teslim etmeyeceği anlaşıldı. Şiddetli çatışmalar devam ederken Amerika ve Rakka Operasyonundaki müttefikleri PKK-YPG, operasyonu önce rölantiye aldılar sonra da tümüyle durdurdular. AK Parti hükümetine yakın analizciler bundan yola çıkarak Amerika ve DEAŞ arasında bağlantılar kurdular ve DEAŞ`ın güçlerini el Bab`a, Türkiye`ye karşı sevk ettiğini iddia ettiler. Amerika`nın niyeti o olabilirdi; ama aynı sıralarda DEAŞ`ın Palmira`yı ele geçirmesi, Humus`a doğru ilerlemesi ve Deyre Zor`u kuşatma altına alması, herkesin kendi ajandası doğrultusunda hareket ettiği gerçeğini ortaya koydu. Nitekim Türkiye de kendi ajandasını oluşturarak Amerika`nın tutumuna karşı bir hamlede bulundu ve el Bab`dan sonra hedefinin Rakka olduğunu söyledi. Bu Amerika`yı yeniden denkleme çekme çabası olarak da yorumlanabilir ya da Özgür Suriye ordusuna destek vererek gerçekten Rakka`ya yönelen bir Türkiye`nin amacının Suriye denkleminde ellerinin güçlenmesi çabası da olabilir.
MUSUL`DAN SONRASI
Güle oynaya başlayan Musul operasyonu da neredeyse durma noktasına gelmiş. Bazıları bunun sebebinin kötü hava şartları olduğunu, bahardan itibaren şiddetli bir savaşın yaşanacağını söylüyorsa da işin bir de DEAŞ`ın direnci ve koalisyonun büyük kayıplara uğraması ile ilişkisi var. Hem Peşmergenin hem de Irak ordusunun binleri aşan sayıda kayıplar vermesi ciddi bir sıkıntı oluşturdu. Peşmergenin “Görevimi bitirdim” deyip kenara çekilmesi, Irak hükümetinin Peşmergenin kazanımlarını tanımayacağını açıklaması, Irak hükümetinin desteğiyle bölgeye yerleşen PKK`nin, Türkiye`nin müdahalesine bir tür meşruiyet kazandırması ve bunun da gergin bir hava oluşturması operasyonun sıkıntılı bir havada sürmesine neden oldu. Trump`un ABD başkanı seçilmesi de Amerikan müttefiklerini ciddi biçimde kaygılandırdı.
Bir de Musul`dan sonrasının bölgede ve Avrupa`da meydana getirdiği ciddi kaygılar var tabii.
Musul`un alınmasıyla DEAŞ`ın bitmeyeceği, aksine dünyaya dağılarak eylemlere devam edeceği yönündeki iddia Avrupalıların uykularını kaçıracak düzeyde. Mültecilerden dolayı çatırdamaya başlayan Avrupa`nın birlik hayali, ortaya çıkması muhtemel güvenlikçi politikalar nedeniyle daha da sıkıntılı bir sürece girecek.
Musul sonrasının bölgede meydana getireceği mezhebi ve demografik değişimin meydana getireceği tahribat ise coğrafyanın zihninde tedavisi zor travmalara neden olabilir.
Bahar neler getirecek, göreceğiz.
Tüm hesapların üstünde Allah`ın da bir hesabı vardır; bunu bilir, buna inanırız.
Rabbim hepimize Müslümanca davranış ve ahirete iman şuuru nasip etsin.