KUMPAS
Beklenen oldu ve Gülen Grubu`nun medya ayağına yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Yaygın kanaat operasyonun dalgalar halinde devam edeceği yönünde. HSYK`nın Yargıtay ve Danıştay`a yaptığı atamalardan sonra yüksek yargıda da Gülen Grubu`nun gücünü kırdığını düşünen hükümet, uzun zamandır hazırlığını yaptığı hamlesinin ilk ayağını gerçekleştirdi.
Tepkiler büyük oranda beklenen yerlerden ve kişilerden geldi.
Muhalefetin tepkisi muhalif görünmek ve olur da rüzgârın yön değiştirmesi gibi bir durumda söyleyecek sözlere sahip olmak içindir.
CHP`nin “Yeni CHP” vizyonundan sonra Gülen Grubu`yla Amerika ve Almanya üzerinden buluşması ulusalcı kanadı ciddi biçimde rahatsız etmektedir. İstifa ve ihraçtan sonra ulusalcı kesimin tasfiyesi hızlanabilir. Tabii bu arada Kılıçdaroğlu`nun koltuğu da her an sallanabilir.
Ergenekon davasından yargılanan bir kesimle radikal solun “AK Parti karşıtlığında” Gülen Grubu`na göz kırpmasının ise ilkeler ve ahlakilikle alakası yok. İdeolojik anlamda rant elde etme amacından başka bir şey değil yapılanlar…
Batıdaki tepkiler ise sadece onların ikiyüzlülüklerini biraz daha deşifre etmekten başka bir işe yaramıyor.
Hükümet yanlısı basın operasyon için “Kumpasın deşifresi” diyor.
KUMPAS KUMPAS İÇİNDE
Operasyonun “Tahşiye Grubu”na yönelik yapılan operasyondaki kumpasın ortaya çıkması üzerine yapıldığı söyleniyor.
İddiayı ortaya atanlar şöyle bir sıralama yapıyor:
-6 Nisan 2009 Fethullah Gülen, herkul.org sitesinden, ‘İrtica paranoyası` konulu konuşmasında ilk defa Tahşiye`den bahsetti.
-8 Nisan 2009`da Zaman Gazetesi`nde, ‘Terör örgütü üretenler yeni tezgâh peşinde` haberi yayınlandı.
-9 Nisan 2009`da, Samanyolu TV`de yayınlanan ‘Tek Türkiye` isimli dizinin 64`üncü bölümünde, ‘Tahşiye`den örgüt olarak` bahsedildi. Dizide, ‘Örgüt evlerinden bombalar silahlar çıksın, seri numaraları silin` şeklinde diyaloglar yer aldı.
-10 Nisan 2009`da Zaman Gazetesi`nde Hüseyin Gülerce, ‘Tahşiyecilerle` ilgili ‘Gülen neden uyardı?` başlıklı köşe yazısı yayınlandı.
-11 Nisan 2009`da, İstanbul Emniyet Müdürlüğü`ne, Mehmet Doğan grubuyla ilgili ‘Tarihsiz, isimsiz ve imzasız` bir ihbar mektubu geldi.
-15 Nisan 2009`da, Zaman Gazetesi yazarı Ahmet Şahin, ‘İslam`da irtica ve takiyye yoktur` başlıklı yazısında Tahşiye aleyhinde bir yazı kaleme aldı.
- 26 Nisan 2009`da, Nuh Gönültaş Bugün gazetesindeki köşe yazısında, ‘Tahşiyeciler deşifre oldu, yeni isim vermeliyiz` başlıklı bir yazı kaleme aldı.
- 29 Nisan 2009`da, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü`ne bir yazı göndererek, “Molla Muhammedci”lere ‘Tahşiyeciler` soruşturması açılmasını istedi.
- 5 Mayıs 2009`da Cumhuriyet Başsavcılığı`ndan gerekli izin alınıp ‘Tahşiyeciler` resmi olarak dinlenmeye başlandı.
- 6 Mayıs 2009`da, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, soruşturmadaki Tahşiye ismini değiştirerek, ‘El Kaide yanlısı Mehmet Doğan grubu` ismi verildi.
- 30 Aralık 2009`da, Mehmet Doğan grubuna yönelik operasyon gerçekleştirildi ve 122 kişi gözaltına alındı. Bahçelievler`deki bir evde yapılan aramalarda, 1 adet Rus yapımı el bombası, 2 adet savunma tipi el bombası ve 1 adet sis bombası ele geçirildi.
Bu sıralama büyük ölçüde doğru; ama eksik!
Fethullah Gülen, 6 Nisan tarihli konuşmasında “Tahşiye”den önce “Hizbullah`tan “Hizbulvahşet” diyerek söz etti ve hedef gösterdi.
Yazarlar yazılarında Hizbullah tehlikesini yazdı, dizilerde iftira ve hakaretler sınır tanımadı.
Tahşiye operasyonu Gülen`in konuşmasından 8 ay sonra geldi; ama İslami STK`lara yönelik hemen harekete geçildi.
Aksiyon dergisi 20 Nisan tarihli sayısında şunları söylüyordu: “Hizbullah terör örgütü, yine sahnede. 2003 yılında yeniden yapılandırılan örgüt yeraltına inerken, bazı cemaat ve sivil toplum kuruluşlarına sızmaya çalışıyor.”
Ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçen İhya Der operasyonu yapıldı. Tarih 26 Nisan…
Zaman Gazetesinin 27 Nisan tarihli haberi.
“Elazığ ve Malatya`da Hizbullah operasyonu: 20 gözaltı”
İHA 27 Nisan tarihinde geçtiği haber: “Erzurum`da Hizbullah operasyonu: 15 gözaltı.”
Elazığ ve Malatya ile birlikte bir de Erzurum`da operasyon yapılmış, 15 kişi gözaltına alınmış, talimat yerine getirilmişti.
Evet, “Tahşiye operasyonu” adı altında mazlum insanlar yakalandı, cezaevine konuldu, zulme uğradılar. Ama 1,5 yıl içinde cezaevinden çıktılar.
İhya Der davasında ise 19 kişiye toplamda 150 yıl hapis cezası verildi.
Elazığ`da dernek merkezinde “elleriyle koymuş gibi” buldukları CD için, avukatların tüm başvurularına rağmen, parmak izi ve teknik inceleme yapılmadı.
Kumpas gündüz gibi ortadaydı; ama şimdilerde “paralel” diye feryat edenlerin hiçbiri kumpası görmeye yanaşmadı.
“Rabbim Allah`tır” demekten başka hiçbir suçu olmayan mazlum insanlar yaklaşık 4 yıldır cezaevindeler. Mağdur edilenlerin içinde 60 yaşında yaşlılar da var, protez bacaklı mazlum bacımız da…
Peki, mazlum Müslümanlara emir-talimatla kumpas kuranlar ne olacak?