• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...

Soykırımcı terör rejimi, Lübnan’a yönelik saldırılara başlayınca Gazze’ye yaptığı vahşi saldırılara ara vermiş değil.

Yine toplanma alanları bombalanıyor, yine gıda girişi engelleniyor.

Alıkonulan sivillerin bulunduğu toplu mezarlar çıkıyor ortaya.

Katledilenlerden 41 bin kişinin kaydı tutulabilmiş; ama bölgeyi takip edenler ölü sayısının 200 bine yaklaştığını söylüyor.

Hükümet görevlileri, bazı eski asker ve siyasetçiler, gazeteciler tüm dünyanın gözü önünde Kuzey’deki 400 bin kadar insanın açlıktan ölmesi için gıda girişinin tümüyle engellenmesi çağrısında bulunuyor.

Yani Gazze gündemden biraz düşmüş gibi; ama vahşi katliam aralıksız bir şekilde devam ediyor.

Dünya kamuoyu, Tel Aviv’de, Netanyahu aleyhinde yapılan gösterilere bakıp işgal topraklarında bazı Yahudilerin soykırıma karşı çıktığını sanıyor; ama işin aslı öyle değil.

Gösteri yapanların büyük çoğunluğu Netanyahu’nun vahşi saldırılarının HAMAS’ın elindeki işgalci esirlerin ölümüne neden olduğu için öfkeliler.

Soykırım sürecinin uzun sürmesinden dolayı dünya kamuoyunda bir Yahudi nefreti oluştuğu için öfkeliler.

Soykırımla suçlandıkları için yıllardır rantını yedikleri “Holokost mağduru” iddiasının artık inandırıcılığının kalmadığını gördükleri için öfkeliler.

Mesela Lübnan’da sivillerin katledilmesi, Güney’in boşaltılması çağrıları işgal rejiminde muhalefetin hiç tepkisini çekmiyor.

Bunun da Hizbullah’ın elinde esir olmamasından ve Lübnan’a yönelik gerçekleşmesi muhtemel katliamlarda hem Doğu’da hem de Batı’da “sivil tepkilerin” daha düşük olacağını bilmelerinden kaynaklanıyor.

Yani işgal topraklarında insani değerleri önemseyen, insan gibi düşünen “çok az” kişi vardır ve onlara konuşma izni verilmesinin nedeni de özgürlükçü olduğunu iddia eden ve bu yönde değiştirmeye yanaşmadığı ezberlere sahip kariyer putperestlerine yönelik algı operasyonlarına devam edilmesi isteğidir.

Öyle ya Gazze konusunda Siyonist düdüğü çalanların çoğunun yediği kaba göre havlayan yaratıklar olduğu konusunda sanırım herkes hemfikirdir. Ancak bazıları ya bunu çok iyi gizleyen profesyonellerden ya da “kullanışlı aptallardan” olduğu için meseleyi bir türlü anlamıyor.

Mesela stratejist diye pazarlanan biri geçenlerde şöyle ifadeler kullanmış:

“Önce, ‘Yahudi de olsa’ masumları, kadınları, çocukları öldüren bir eylemi ve bu eylemi yapanları kınamalısınız, kınayabilmelisiniz. Müslüman olmak, insan olmak bunu gerektirmez mi? İşte ancak o zaman, masum Filistinlileri öldüren israil ve ana destekçisi ABD’ye bir söz söyleme hakkınız, sonuç üretme potansiyeli olan bir etki üretme fırsatınız olur.”

7 Ekim’de Siyonist işgal güçlerine ait askeri tesislerin, istihbarat merkezlerinin hedef alındığı artık hemen herkes tarafından biliniyor. Müzik festivaline yapılan saldırının işgal güçleri tarafından yapıldığı ise olayı yaşayanlar tarafından bile itiraf edildi.

Kaldı ki, işgal edilmiş Filistin topraklarında yerleşen, sürgün edilmiş insanların evlerine ve arazilerine çöken hiç kimse sivil sayılmaz.

Gazze’deki direniş güçleri, kendilerine abluka uygulayan, hayati ürünlerin geçişine bile izin vermeyen, uluslararası hiçbir kural ve kaideye uymayan, anlaşmaları sürekli çiğneyerek işgali genişleten, canı istediğinde bir binayı ya da bir aracı füzeyle vuran ve topraklarını işgal altında tutan, sivil kıyafetlilerin bile ağır silahlar taşıdığı teröristlere karşı bir operasyon düzenlemiştir.

İşgale karşı direniş bir haktır ve bu hakkı tanımayan, sivil kıyafetli işgalci teröristleri bahane ederek 70 yıllık katliam ve soykırımı görmezden gelenler, insani ve ahlaki değerlerini kaybetmiş zavallılardır.  

Yazarın Diğer Yazıları