• DOLAR 34.646
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2910.137
  • ...

Yeni Anayasa tartışmaları devam ederken aslında bazılarının, verdikleri tepkilerle yeni değil de yamalarla “yenilenmiş” bir Anayasa istediği ortaya çıkıyor.

Oysa asıl olan 12 Eylül darbecilerinin siluetinin her an hissedildiği Anayasayı “yenilemek” değil, faşist öğe ve yorumlar içermeyen yeni ve sivil bir Anayasa hazırlamak ve bunu kamuoyuyla paylaşmaktır.

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da uzun süredir bu önemli ayrıntıyı dile getiriyor. Ama Yapıcıoğlu’nın “Değiştirilemez” maddelerin olmasına itiraz etmesini farklı tarafa çekerek darbe dönemi anayasasına sahip çıkan anlayışı kıt bir kitle var.

Yapıcıoğlu, meramını çok net kelimelerle ifade etti:

 “Biz anayasanın 4’üncü maddesi olmasın diyoruz. Kameraya bakarak söyleyeyim bir daha. Anayasanın 4’üncü maddesi olmasın diyoruz. Anayasada değiştirilemez maddeler olmaması demek, bütün o değiştirilemez dediğiniz maddelerin hepsini değiştirelim anlamında değildir. Anayasanın 4’üncü maddesine karşıyız, tamam mı? Anladınız mı? 4’üncü madde olmasın. 4’üncü madde gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır. Bir daha söylüyorum, altını çizerek söylüyorum. İlk 4 madde değil, 4’üncü madde, tamam mı?”

CHP’nin kimi yöneticileri Yapıcıoğlu’nun konuşmasının bir yerinde sarf ettiği “Ahmağa anlatır gibi” sözünü üzerlerine alındılar ve cevap verme ihtiyacı hissettiler. Sözcü Deniz Yücel, “Gerizekalıya anlatır gibi” diye başlayan sözlerle güya misillemede bulundu; ama aslında cehaletini, konudan ne kadar habersiz olduğunu ortaya koydu:

“Devletin şekli ve niteliklerini tarif eden Anayasa'nın 1., 2. ve 3. maddelerini koruyan ve 1924, 1961, 1982 Anayasalarında da yer alan 4. madde, gericiler istiyor diye ilga edilemez.”

Oysa 4. Madde 24 ve 61 Anayasalarında yoktu ve darbeci Kenan Evren döneminde hazırlanan 82 Anayasasına eklenmişti.

“Danışmanlar eksik bilgi vermişler” diyerek işin içinden çıkmayı düşünebilirler; ama bu kez durum öyle değil. Deniz Yücel, isminin önüne “Av” diye bir şey eklemiş ki bu herhalde “Avukat”tan başka bir şey değildir.

Bir avukatın anayasa tartışmasında bu kadar vahim bir bilgi hatası yapmasının iki açıklaması olabilir:

Ya hukuk diplomasını torpille aldığı için “Anayasa Hukuku”ndan habersizdir ya da zihnindeki kabulleri gerçek sanmaktadır ki bu da tedavi gerektiren bir durumdur.

Hızını alamayıp “sokak ağzı” hakaretlere yönelmesi de acziyetini ve zavallılığını daha net ortaya koymaktadır.

Darbecilerin hazırladığı anayasa maddelerine sahip çıkarken kullandığı ifadeler de şunlar:

“Cumhuriyeti ve Devrimleri koruyan maddelerden vazgeçmek, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nden vazgeçmektir.”

Cumhuriyetin ilanının üzerinden 100 yıl geçti; ama halen halka güvenmek, halkın iradesine saygı göstermek yerine darbeci faşist cuntanın hazırladığı metne sadakat açıklaması yapmak bu zihniyetin tedavi edilemez durumda olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Zaten “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” derken de darbelere duydukları özlemi dile getiriyorlar.

1960’ta ülkenin başbakanını ve bakanlarını idam eden darbecilere darbe öncesinde mesaj olarak anlaşılan açıklamasında İsmet İnönü, şöyle demişti: “Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal, meşru bir haktır.”

60 yıl zaman geçer, isimler değişir, dünya değişir; ama CHP’nin tek parti hayalcisi, darbe şakşakçısı kafasında bir değişim olmaz!

Yazarın Diğer Yazıları