Kâbus
İşgalci terör rejiminin Gazze’ye yönelik vahşi saldırıları sürüyor.
Artık ateşkesten, müzakereden, esir takasından söz eden de pek yok. Bu da Netanyahu’nun amacına ulaştığını gösteriyor.
Siyonist işgal rejiminde muhalif gibi görünenler vahşet ve soykırımın durmasını değil sadece Netanyahu’nun gitmesini istiyorlar, çünkü insani değerlere sahip kimse yok aralarında.
Katliamlar bile sıradanlaştı dikkatinizi çekiyorsa.
Mesela çadırların olduğu bölgeye 30 tonluk füze fırlatan ve vahşi bir katliama daha imza atan işgalci teröristin yaptığı bile neredeyse rutin bir haber olarak geçti.
Çoğu çocuk 40’tan fazla kişi paramparça oldu, 60’tan fazla kişi ciddi biçimde yaralandı.
Görgü tanıklarının aktardığına göre, terör rejiminin savaş uçakları Han Yunus'un batısında "güvenli olduğu" iddia edilen El-Mevasi bölgesinde yerinden edilenlerin çadırlarına 3 füze saldırısı düzenlemiş, saldırının şiddetiyle bölgede metrelerce derinlikte 3 çukur oluşmuş ve 20 ila 40 çadırın yanarak yok olduğu, çok sayıda kişininse kumların altına gömüldüğü kaydedilmişti.
Bir çocuğun ölümü üzerinden duyar kasanların 16 bin çocuğun ölümüne sebep olan katillere karşı bir tepki ortaya koymadığı bir dünyada insanlıktan, ahlaktan, değerlerden söz edenlerin büyük çoğunluğunun aslında insanlığı hiç de umursamadıklarını fark ettiğimizde artık biz de şaşırmıyoruz.
Düşünebiliyor musunuz, yaklaşık 1 yıldır bombalanıyor Gazze.
Hedef gözetmeksizin saldıran, çocukları bilinçli olarak hedef alan, sivil insanları, sağlık çalışanlarını toplayıp infaz eden ve toplu mezarlara gömen, zindanlarda işkence ve tecavüzlere başvuran insan kılıklı; ama insanlığın zerre kadar değerine sahip olmayan psikopat katiller tüm bu cürümleri işlerken onları değil de işgal altındaki toprakları için savaşanlar suçlanıyorsa böyle bir dünyada yerin altı yerin üstünden çok daha hayırlıdır.
Geçenlerde işgal altındaki topraklarda ikinci bir Rachel Corrie vakası yaşandı.
Yine bir kadın, yine bir Amerikan vatandaşı; fakat en önemlisi yine bir insan, zilleti reddedip dikildi zalimlerin karşısına.
Ayşenur, terörist saldırısıyla katledildi.
Rechel Corrie’ye sahip çıkmayan, Siyonist teröristi suçlamayan Amerikan yönetim kadrosu, Ayşenur’a de sahip çıkmadı.
“Üzgünüz” dediler, “İsrail konuyu araştıracak” dediler, “öyle görünüyor ki, kurşun sekmiş ve isabet etmiş” dediler.
Elinde silah olmayan, sadece yüreğiyle ortaya çıkan, zulmü reddeden, insan kılıklıların kapladığı bir dünyada insan olmayı seçen bir kadını hedef alarak öldüren katillere “sen katilsin” diyemediler.
Siyonizmin insanı insanlıktan çıkardığının en büyük delilidir Amerika.
Başkanlık için yarışan iki aday karşı karşıya geliyor ve biri diğerini “İsrail karşıtı” olmakla suçluyor, diğeri “israil’in kendini savunma hakkı”ndan söz ediyor.
Vahşice katledilen 40 bin insanın, 100 bin yaralının, bir şehrin tümüyle tahrip edilmesinin en büyük müsebbibi kendileri olmasına rağmen soykırımın durdurulması gibi bir vaatleri yok!
En dehşet verici olan ise kim soykırımcı katile daha çok destek verirse kamuoyunun onu tercih edeceğini biliyorlar.
İnsani değerlerini kaybetmemiş azınlık ise iki “soykırım destekçisinden” birini tercih etmeye zorlanıyor.
Bir kâbus gibi; ama maalesef yaşananlar bunlar.