Bölgesel Savaş
İşgalci terör rejiminin esir takası ve ateşkes müzakerelerinde yeni şartlar dayatmaya kalkışması savaşı sürdürme hedefinden vazgeçmediğini ortaya koydu.
Özellikle Gazze’nin ortasında bir koridor oluşturması ve burayı terk etmeme konusunda diretmesi, Mısır sınırı boyunca kalıcı olarak asker yerleştirme talebi HAMAS kadar müzakerecilerin de kabul edebileceği şeyler değil.
HAMAS liderlerinden Usame Hamdan, çok net ifade ederek “2 Temmuz'da mutabık kaldıklarımızdan geri adım atılması ya da yeni koşullar öne sürülmesini kabul etmeyeceğiz” dedi.
Yani işgalci terör rejimi tüm Gazze’den çekilecek, belirlenen isimler üzerinden esir takası gerçekleştirilecek ve abluka kaldırılacak…
İslami direniş bu konuda kararlı.
Terör rejimi ise uluslararası baskılar karşısında arada bir masaya gelse de işgali genişletme yönündeki planlarına uymayan böyle bir anlaşmayı kabul etmez.
Kudüs ve Batı Şeria’nın parça parça ilhak edilmesi ve Filistinlilerin sürülmesine hız verilmişken ve bu hukuksuzluk karşısında Amerika’dan onay, Avrupa’dan zayıf kınamalar gelirken, süreci durduracak bir “barış ortamı” Siyonist terör yapılanmasının en son isteyeceği şeydir.
Gazze’de yaşanan vahşi soykırıma rağmen ABD’nin “israil’in güvenliği” için her türlü silah ve maddi desteği verdiği bir ortamda Netanyahu ve beraberindeki sırtlanlar neden planlarından vazgeçsinler ki?!
Siyonist çetenin tek kaygısı dünyanın beklenenden fazla bir şekilde Gazze gündemine takılması…
Bunun için de “bölgesel savaş” korkusu üzerinden bölge ülkelerini, siyasi ve ekonomik kaoslarla soykırıma karşı sesini yükselten liderleri geri çekilmeye zorladılar ve büyük oranda başarılı oldular.
ABD ve Avrupa’dan yükselen “bölgesel savaş olmasın!” mesajları da Siyonist çetenin “korku iklimi oluşturma” planlarına tam olarak hizmet etti.
Bölgesel savaş isteyen gücün Siyonist terör rejimi olduğu ortada!
Son zamanlarda “bölgesel savaş”ın fitilini ateşleyen iki büyük suikast oldu.
HAMAS lideri İsmail Heniyye ve Hizbullah liderlerinden Fuad Şükür…
İki suikastın yapıldığı yerler Tahran ve Beyrut…
7 Ekimden beri gerek İran gerekse de Hizbullah, “Topyekun bir savaşa girmeyi istemediklerine” dair çok sayıda mesaj verdiler. Birçok ülke soykırımı kınamakla yetinirken, İran, Yemen ve Irak üzerinden Siyonist hedeflere kimi saldırılar gerçekleştirdi. Şam’daki elçiliğe yönelik terörist saldırıya da füze ve insansız hava araçlarıyla bir karşılık verdi ve ardından “operasyonun sona erdiğini” açıkladı.
İran’ın saldırısı da, Hizbullah’ın arada bir attığı roketler de İşgalci terör rejimini “Amerika’yı savaş gemileriyle” bölgeye getirecek kadar “mağdur etmediği” için “suikast arayışına” girdiler.
İşgalci terör rejimi, İslam ülkeleri dahil dünyada hiçbir ülkenin Amerika ve İngiltere’yi karşısına alıp kendisiyle savaşa girmeyi göze alamayacağını biliyor.
İşgalci terör rejimi, İran’ın Tahran’daki, Hizbullah’ın Beyrut’taki suikastlar için “karşılık vermek zorunda” olduğunu da biliyordu.
Aynı şeyi Amerika ve İngiltere de biliyor ve buna rağmen suikastçı teröristlerin sırtını sıvazlamaya devam ediyorlar.
Hizbullah, Fuad Şükür için 320 füze fırlattığını ve “operasyonu şimdilik tamamladığını” duyurdu.
İran Dışişleri Bakanı, “Heniyye suikastına yanıtımız “kesin ve hesaplı” olacak dedi.
Bunlar terör rejiminin hesabına gelen hamleler değil.
Savaşın bölgesel bir hal almasını, Amerika ve İngiltere’nin doğrudan müdahil olmasını, tüm Ortadoğu’nun Irak ve Suriye gibi kaosa teslim olmasını ve bu arada tüm Filistin’in ilhak edilmesini istiyorlar.