Müzakere
İsmail Heniyye’nin şehid edilmesinden sonra yerine geçen Yahya Sinvar’ın ilk kararı müzakerelere heyet göndermemek oldu.
Kimileri bunu “değişimin getirdiği sert dönem” diye yorumladı; ama aslında İslami Direniş Hareketi’nin bu tutumunun müzakereyi reddetme gibi bir anlamı yok. Aksine daha önceden üçüncü tarafların önerdiği şartları kabul ettiğini, yeni şartları ve dayatmaları kabul etmeyeceklerini net bir şekilde ifade ettiler.
Yahya Sinvar ile birlikte direnişin yöntemlerinde bir değişikliğin olması çok da şaşırtıcı olmayacak. Neticede Gazze’de bir savaş sürüyor ve alanda olanların yapacakları manevraların daha sağlıklı olacağı konusunda kimsenin şüphesi yok. Özellikle de Amerika’nın devreye koymaya çalıştığı yeni planı söz konusu iken…
Kimi körfez ülkeleri, Ürdün ve Mısır ile birlikte yeni bir masa oluşturma planları yapıyor Amerika. Bu masada eğer lütfederlerse Mahmud Abbas’a da bir “gözlemci” koltuğu verebilirler. Direniş hareketlerini ise tümüyle yok sayarak “Filistin sorununu çözme” planı yapıyorlar.
Çözümleri ise aslında bilinmeyen bir şey değil.
Trump döneminde hazırlanan ve “Filistinlileri Filistin’den çıkararak Filistin sorununu çözme” projesinden çok az bir farkı var.
O dönemde Batı Yaka’nın bir kısmını Ürdün’e, Gazze’yi Mısır’a sürdükten sonra kalanlara da “israil vatandaşı Arap” statüsü vererek meselenin çözülmesi planlanıyordu. Kudüs’ün statüsü değiştiriliyor, işgal rejiminin başkenti olarak kabul ediliyor, Ürdün ve Lübnan toprakları ilhak edilerek oluşacak durumun uluslararası mekanizmalar tarafından kabulü için bir sürecin başlatılması planlanıyordu.
Abbas ve avanesi için herhalde Knesset’te koltuklar da hazırlanmıştı.
Körfez, sermayesiyle, Mısır ve Ürdün ise askeri gücü ile bu işe sponsor olacaklardı.
Trump’ın gitmesi sonrası gelen Biden hükümetinin Körfez’e yönelik çok da sıcak olmayan tutumu bu planın akim kalmasına neden olmuştu.
Netanyahu hükümeti ile beraber genelde tüm Filistin topraklarına; ama özelde Gazze’ye yönelik farklı planların konuşulduğu bir dönem başladı.
7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunu eleştirenler nedense Siyonist hükümet üyeleri ve medyasının aylarca Gazze’ye yönelik büyük bir operasyonu konuştuğundan habersizmiş gibi davranıyorlar. Siyonist terör kabinesinin Doğu Kudüs’te 7 bin yeni konut inşa etme kararından, Kudüs’teki 324 bin Müslümanın sürülmesi için plan yaptıklarından, Mescid-i Aksa’ya yönelik gerçekleştirilen yüzlerce saldırıdan da habersizmişler.
Aksa Tufanı operasyonu, Filistin meselesinin birinci muhatabının işbirlikçiler ve Körfez’in satılmış emirlikleri olmadığını, aksine karar mevkiinde olanların İslami Direniş Hareketleri olduğunu ortaya koydu.
Yahya Sinvar’ın cepheden siyaseti yönlendirecek olması, direnişin siyasi unsurlarının daha az baskı hissetmesine, daha fazla özgüvenli davranmasına neden olacaktır.
Filistin’in sağıyla, soluyla, dindarıyla direniş konusunda birleşmeye doğru gittiği bir zeminde, masada kimlerin olduğu da, nelerin konuşulduğu da artık önemsiz kalacaktır.