SİYONİST RAHATSIZ
Heniyye suikasti sebebiyle ilan edilen milli yas kapsamında Türkiye’de ve tüm dış temsilciliklerde olduğu gibi Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliği'nde de bayraklar yarıya indirildi.
Buna içeride faşistler ve Kemalistler, dışarıda ise siyonist işgal rejimi tepki gösterdi.
“Biz yas tutmuyoruz” dediler.
Kimi klasik “Araplar bizi arkadan vurmuştu” argümanına sarıldı, kimi “Türkler için yas tutarız” yalanını dillendirdi.
Neyse ki, adam gibi tarihçiler vardı ve Yunan generalden İngiliz kralına, Papa’dan 11 Eylül olayına kadar çok sayıda “Milli yas” ilan edildiğini öğrendik.
O zaman sorun ne Şehid Heniyye’nin Arap olmasıydı ne de sadece Türkler için yas tutulduğu iddiasıydı.
Klasik İslam düşmanlığı devreye girmişti; ama belki de daha önemlisi küresel emperyalist cephenin hedefindeki en önemli isimdi İsmail Heniyye ve emperyalizmin kullanışlı aparatları başka şeyler öne sürüp kinlerini kusuyorlardı.
Şehid İsmail Heniyye, mücadele dolu hayatını şehadetle taçlandırıp Rabbinin çağrısına “lebbeyk” dedi.
Elbette aziz İslam’a düşmanlık edenler gün gelecek ne yaptıklarını bilecekler; varsın şimdi kin kusmaya devam etsinler.
İşgalci de en az faşistler ve Kemalistler kadar öfkeliydi.
Terör rejimi Dışişleri Bakanı Katz, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldı.
Daha önce sosyal medya paylaşımıyla Erdoğan’a çatarken Ekrem İmamoğlu’nu etiketleyerek siyasi destek mesajı veren Katz, “Milli yas” ile ilgili şu açıklamayı yaptı: “Büyükelçilik temsilcileri yas tutmak istiyorlarsa Türkiye'ye gitmeli ve terör örgütü Hamas'ı kucaklayan, onun cinayet ve vahşet eylemlerini destekleyen Efendileri Erdoğan ile birlikte yas tutmalıdırlar."
Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de bayrakları yarıya indirmeyi "Utanç verici" olarak nitelendirerek, "Türkiye'nin İsrail Büyükelçiliği temsilcilerini, bayrağı tamamen indirip ülkelerine dönmeye davet ediyoruz" ifadesini kullandı.
Doğrusu bu konuda hem Katz’ın hem de Ben Gvir’in haksız olduğunu düşünmüyorum.
Ülkede onca “Mossad operasyonu” yapıldı ve çok sayıda bilgi ve belgeye ulaşıldığı söylendi.
Türkiye’nin bu konuda sert bir tutum takınması ve karşı hamlelerde bulunması gerekirdi.
Eğer işgal rejiminin başbakanı açıkça “vadedilmiş topraklar” diye bir hedeften söz ediyorsa ve bu toprakların bir kısmı Türkiye sınırları içerisinde ise ve buna rağmen gerekli tepki verilmiyorsa elbette terör rejiminin yöneticileri çıkıp Türkiye’nin yöneticilerini aşağılayıcı ifadeler kullanırlar.
İşgal rejiminin tüm bölgeye olduğu gibi Türkiye’ye yönelik de hesapları var ve işin en ilginç tarafı da Türkiye’deki yöneticiler bu Siyonist hesaplardan haberdardırlar.
Filistin bölgesiyle tarihi, kültürel ve inanç değerleri açısından çok sayıda bağınız mevcut olmasına rağmen siz de Güney Amerika ya da Uzak Asya ülkeleri gibi sadece “uluslararası kamuoyuna çağrıda” bulunmaktan başka bir şey yapmıyorsanız terör rejimi size posta koyar ve “elçiliğini boşaltın gidin” anlamına gelen sözler sarf eder.
Siz işgalciyle mücadele etmezseniz işgalci gelir sizin iç siyasetinize müdahil olur ve muhaliflerinize destek açıklaması yapar.
Bu kadar net!