• DOLAR 34.62
  • EURO 36.342
  • ALTIN 2918.504
  • ...

Avrupa Parlamentosu için yapılan seçimlerde ırkçı partilerin oy oranlarını yükseltmesi önümüzdeki süreçte AB için daha sıkıntılı süreçlerin başlaması anlamına geliyor.

Almanya’da Sosyal Demokratların, Fransa’da ise liberallerin gerilemesi elbette yabancılar, mülteciler ve daha çok da Müslümanlar için sıkıntıların artması anlamına gelecek; ama asıl büyük kırılma AB misyonunda söz konusu olacak.

Konuyu Fransa özelinde detaylandırmaya çalışalım.

Fransa, Cumhurbaşkanı Macron'un AP’de ortaya çıkan sonuçlar üzerine aldığı erken seçim kararı sonrası 30 Haziran ve 7 Temmuz'da parlamentonun yeni üyelerini belirlemek üzere sandık başına gidecek.

Macron, görevde bulunduğu süre içerisinde küresel sermayenin istekleri doğrultusunda adımlar attı ve bu konuda solcuları, çiftçileri ve hatta bir kısım liberalleri karşısına almaktan çekinmedi.

Macron dönemi Siyonist hedefler doğrultusunda İslam düşmanlığının zirve yaptığı dönemlerdi.

Hatta Macron’un Çin’e yaptığı seyahatin bile siyonist Rotschild grubunun isteği doğrultusunda gerçekleştiğine dair haberler yer aldı Avrupa medyasında.

Ama göründüğü kadarıyla hem Macron hem de liberaller gözden düşmüş durumda.

Özellikle Aksa Tufanı sonrası, dünyada vicdan sahiplerinin soykırımı ve işgali sorgulaması karşısında liberallerin ve sosyal demokratların kendilerinden beklenen Siyonist tepkileri verememesi “birilerini” ciddi biçimde rahatsız etmiş durumda.

AP seçimlerinde bu rahatsızlık “ete- kemiğe” büründü.

Bazı önemli Yahudiler, antisemitizm geçmişine rağmen radikal sağcı Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik'e (RN) yaklaşmaya başladı.

Holokost'tan kurtulan Yahudilerden Fransa vatandaşı Serge Klarsfeld, ülkenin tanınmış medya kuruluşlarından birinde programa katılarak Le Pen'i desteklediğini açıkladı.

Klarsfeld, Yahudilere karşı asıl tehdidin radikal soldan geldiğini savunarak şu ifadeleri kullandı:

Ulusal Birlik, Yahudileri destekliyor, israil devletini destekliyor. Yahudi karşıtı bir parti ve Yahudi yanlısı bir parti söz konusu olduğunda, oyumu Yahudi yanlısı partiye vereceğim.

Klarsfeld’in söylediği şey şu anlama geliyor: Soykırım da yapsa, en vahşi katliamlara ve insanlık dışı cinayetlere de imza atsa, Avrupa, işgalci Siyonist rejimi desteklemek zorundadır. Destek verenler ise ırkçı-faşist düşüncelere sahip de olsalar muteberdir.

Geçmişte yaşananlar çok da önemli değildir. Irkçılar, iktidara yürüyorsa ve Siyonist terör rejiminin uyguladığı soykırıma destek veriyorlarsa onlara destek verilir.

RN'nin kurucusu Jean-Marie Le Pen, 2016'da yaptığı açıklamada Nazi toplama kamplarındaki gaz odalarını "II. Dünya Savaşı'nın teferruatı" diye nitelemiş, bunun ardından 30 bin Euro para cezasına çarptırılmıştı; ama artık bu bile önemli değil.

Avusturya ve İtalya’da ırkçılar iktidarda ve durumlarını korudular.

Hollanda ve Fransa’da “en yüksek oyu alan” parti artık ırkçı partidir.

Almanya’da ırkçı partinin yükselişi sürüyor.

Irkçı partilerin yükselişinde Siyonistlerin payını kimse göz ardı edemez.

Yani Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük oranda Siyonistler kazandı, diyebiliriz.

Ama önümüzdeki süreçte Siyonistlerin de Avrupa’nın da kaybettiğine şahitlik edersek hiç şaşırmayalım.

Irkçıların iktidara gelmesi AB’de bölünme sürecini başlatabilir.

İngiltere’nin ayrılma sürecinde “Brexit” konuşulurken, Le Pen, başa geldiklerinde “Frexit”i devreye koyacaklarını söylemişti.

Bölünmüş bir Avrupa, çıkar çatışmalarının yaşandığı bir Avrupa olacaktır ve böyle bir Avrupa’nın 2. Dünya savaşında ne yaptığını herkes çok iyi bilmektedir. Böyle bir ortamda en büyük darbeyi de elbette Siyonistler yiyecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları