KIRMIZIÇİZGİ
Kırmızıçizgiler kişi, kurum ve devletlere göre değişkenlik gösterir.
Bazen ekonomik bazen siyasi bazen de ulusal çıkarlara göre şekillenir kırmızıçizgiler.
Bazen aşılma payı bırakılırken bazen yaklaşılması bile tehlikelidir.
Bazen blöf amaçlı zikredilir, blöf tutmayınca da hiç söylenmemiş gibi unutulur.
Modern dönemde devletlerin kırmızıçizgilerinde insani değerler hiçbir zaman belirleyici olmaz.
Genellikle ulusal çıkarlar belirleyicidir; ama son dönemlerde bunun ötesinde bir ideolojik kuşatılmışlıktan söz edebiliyoruz.
Siyonizmin bir ahtapot gibi özelde Batıyı; ama aslında dünyanın büyük kısmını sardığı ve tüm değerleri ortadan kaldırdığı bir dönemi yaşıyoruz.
Nasıl ki, iblisin şeytanlığı “secde imtihanı” ile net olarak ortaya çıktıysa, Batı’nın değer tanımazlığı da Siyonist soykırımcı karşısında esas duruşa geçtiğinde belirginleşti.
Aslında uzun zamandır “taşlar yerine oturmuş” ve “siyonizmin hizmetkarı Batı” profili tamamlanmıştı; ama dediğimiz gibi bunun ortaya çıkması için bir “Aksa Tufanı”na ihtiyaç vardı.
Oysa ne süslü sözler söylemiş, ne kırmızıçizgiler çizmişlerdi!
Mesela AB’ye üye olmak isteyen ülkelerin önüne “değerler manzumesi” koyuyorlar ve onlar için “ev ödevleri” belirliyorlardı.
AB'nin değerleri AB Antlaşması'nın 2. maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre, "Birlik, insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı ilkeleri üzerine kurulmuştur.”
Aslında bu değerlerin uygulanması konusunda çok da iyi bir sicilleri de yoktu; ama daha çok eleştiri “Amerika’nın kuyruğuna takılmaktan kaynaklı yanlışlar” olarak zikrediliyor, bazı toplumsal olaylar ve küresel insan hakları ihlalleri karşısında zamanında ve yeterli tepki ortaya koyamamak olarak ifade ediliyordu.
Mülteciler konusundaki insanlık dışı tutumlar “küpün sızdırdığını” ve bunun artık gizlenemediğini ortaya koydu. Buna karşılık “değerlerin çıkarlara göre yorumlanması” yoluna giderek kırmızıçizgilerde revizyona gitme yoluna başvurdular.
İslam düşmanlığının marjinal faşist tepkilerden yola çıkarak giderek kurumsallaşması ve ifade özgürlüğünün sadece “İslami değerlere hakaret” söz konusu olduğunda kalın çizgilerle altının çizilmesi ciddi çelişkiler olarak not edildi. Bunun arka planında “DEAŞ terörüne duyulan tepkinin” bulunduğunun iddia edilmesi ise sadece aldatmacadan ibaretti.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ile yeniden “insani değerlere” vurgu yapmaya başladılar.
Sivillere, insani yaşam alanlarına, enerji kaynaklarına saldıran Rusya’ya karşı Ukrayna’nın yanında saf tutuldu ve büyük kaynaklar seferber edildi.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın saldırıları karşısında şunları söylüyordu:
"Uluslararası düzen açıktır. Bunlar savaş suçlarıdır. Halkın su, elektrik ve kış gelirken ısınma gibi imkanlarını kesmek amacıyla sivil altyapıyı hedef gözeterek yapılan saldırılar tamamen terör eylemidir. Bunu böyle adlandırmak gerekir."
Aynı Avrupa ve aynı Ursula von der Leyen, işgalci teröristler, Gazze’de sadece altyapıya değil tüm insani yaşam alanlarına saldırdığında ve 13 binden fazla çocuk katlettiğinde mağdurun değil, saldırgan katillerin yanında yer aldı ve soykırımcı için destek açıklamaları yaptı.
İblisin maskeleri düştü ve şeytan olduğu “insani değerlerini kaybetmeyenler” tarafından iyice fark edildi.
Bugünlerde Uluslararası Adalet Divanında Almanya hakkında “soykırım ortaklığından” dolayı açılan dava görüşülecek.
Sonuç hiç önemli değil.
İngiltere, Fransa ve diğer soykırım destekçisi ülkeler hakkında da davalar açılabilir.
Sanal ve değişken kırmızıçizgilerle dünyayı aldatma dönemi sona erdi. İnsanlığın evrensel kırmızıçizgileri Gazze’de aşıldı ve soykırımın tüm ortakları insanlık vicdanında mahkum oldular.
Son olarak…
Ramazanın sonu bayram..
Kardeşlerimin bayramını tebrik ediyorum.
Rabbim şehidlerin makamını yüceltsin ve aziz mücahidlerin direnişlerinin sonucunda kutlu bir zafer nasip etsin.