Kur’an Ayı Ramazan
İlim ehli, Mübarek Ramazan ayında Kur’an okunmasına diğer zamanlara göre daha fazla ağırlık verilmesini tavsiye eder.
Bediüzzaman Said Nursi, Ramazan Risalesinde konuyu çok güzel izah eder:
“Kur’an-ı Hakîm, madem şehr-i Ramazan’da nüzul etmiş. O Kur’an’ın zaman-ı nüzulünü istihzar ile o semâvî hitabı hüsn-ü istikbal etmek için Ramazan-ı Şerifte nefsin hâcât-ı süfliyesinden ve mâlâyâniyat halattan (faydasız hallerden) tecerrüt ve ekl (yeme) ve şürbün (içmenin) terkiyle melekiyet vaziyetine benzemek ve bir surette o Kur’an’ı yeni nazil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitâbât-ı İlâhiyeyi güya geldiği ân-ı nüzulünde dinlemek ve o hitabı Resul-i Ekremden (a.s.m.) işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrâil’den, belki Mütekellim-i Ezelîden dinliyor gibi bir kudsî hâlete mazhar olur. Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kur’an’ın hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir.”
İlahi kelamı böyle bir hal ile okumak elbette çok daha etkili ve faydalıdır.
İbadetlerini bilinçli olarak yapan Müslümanlar da bu uyarıları dikkate alır ki, Ramazan aylarında hem Kur’an okuma hem de yardımlaşma ve ziyaretleşmelerde artışlar olur.
Ramazan ayı daha başlamadan Müslümanlar arasında “Kur’an ayı Ramazan” sözü çokça dillendirilir, “hak ve sabrın tavsiyesi” bağlamında hatırlatmalarda bulunulur.
Bu kez bu sözün Gazze’de yaşanan soykırımın en büyük faillerinden birinden gelmesi dikkatimizi çekti.
İşgalci terörist çetenin Savunma Bakanı Yoav Gallant, Ramazan ayı için bir mesaj yayınladı.
Gallant, mesajında, "Ramazan ayı, Kur’an'ın indirildiği, komşuluk ilişkilerini geliştirme ve aile bağlarını güçlendirme fırsatının bulunduğu önemli bir aydır" dedi.
Doğrusu bu mesajı, Biden’in, Putin’in ya da Macron’un “Müslümanların Ramazan ayını tebrik” etmesi gibi düşünmedik.
Öyle görünüyor ki, Gallant, klasik Yahudi mantığına sahip biridir ve bu durumdaki Yahudilerin önemli özelliği “Hakka bilerek düşmanlık” etmeleridir.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Allah katından ellerinde olanı (Tevrat) doğrulayan bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkâr edenlere karşı fetih istiyorlardı. İşte bilip- tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.” (Bakara/89)
Gallant ve onunla beraber hareket eden soykırımcı katiller, işgal ettikleri toprakların Filistinlilere ait olduğunu bildikleri gibi, Kur’an’ın da “Allah’ın kelamı” olduğunu biliyorlar; ama her ikisini de inkar ediyorlar.
Peygamber aleyhisselatu vesselam zamanında da İslam düşmanlarıyla ve münafıklarla işbirliği yapıyorlardı, şimdi de yapıyorlar.
“Onların (Yahudilerin) çoğunun, inkar edenlerle dostluk ettiklerini görürsün. Nefislerinin kendileri için öne sürdüğü şey ne kötüdür. Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azapta ebedi kalıcıdırlar. Şayet onlar, Allah’a, peygambere ve O’na indirilene iman etmiş olsalardı onları dost edinmezlerdi. Ne var ki onların çoğu fasıktırlar.” (Maide/80-81)
Vahyi iletmekle görevli melek olan Cebrail’e olan düşmanlıkları da kirli olan yüzlerini net olarak ortaya koyan örneklerdendir.
Mesele kısaca şöyle anlatılır:
Rasulullah aleyhissalatu vesselam Medine’ye hicret ettiğinde, Yahudi bilginlerinden Abdullah ibn Sûriya, bir grupla beraber görüşmeye geldi. Sorduğu sorulara cevaplar aldıktan sonra; vahiy getiren meleği sordu. “Cebrâil” cevabını alınca “O bizim düşmanımızdır, o savaş ve şiddet getirir, bizim elçi meleğimiz Mikâil’dir ki o müjde, bereket, ucuzluk getirir. Eğer sana o gelseydi iman ederdik.”
Allah’ın gönderdiği meleklere düşmanlık yapan bu lanetli topluluğun insani bir tavır sergilemesini beklemek beyhudedir.
"De ki: Kim Cebrâil’e düşman ise iyi bilsin ki, bu Kur’an’ı daha önceki kitapları tasdik etmek, inananlar için bir rehber ve müjde olmak üzere, Allah’ın izniyle senin kalbine o indirmiştir. Kim Allah’a, meleklerine, resullerine, Cebrâile, Mikâil’e düşman ise, iyi bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır." (Bakara/97-98)