Siyonizm Antisemitizm’dir
Aksa Tufanı, “siyonizmin dizayn ettiği” dünyayı kelimenin tam anlamıyla allak bullak etti.
İşgalci teröristlerin esirlere muamelesi ile HAMAS’ın tutumu arasındaki insani farkı anlayabilmek için zihnini Siyonistlere satmamak tek başına yeterli geldi.
“Ortadoğu’nun en demokratik ülkesi” mitinin nasıl paramparça olduğu, ne kadar büyük bir yalan olduğu net olarak ortaya çıktı. Bu da gerek işgal topraklarında 7 Ekimde yaşanan sivil katliamının arkasında aslında kimin olduğu, gerekse de HAMAS’ın serbest bıraktığı Yahudilere konuşma yasağı getirilmesi ile kendini gösterdi.
Eskiden işler çok daha kolay yürür, işgalciler medeni, işgale karşı direnenler ise barbar olarak gösterilirdi.
Çok az kişi gerçeklerin farkındaydı ve onların da sesleri her taraftan baskılar uygulanarak kesilmeye çalışılırdı.
Roger Garaudy. “Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” isimli hatıra eserinde gerçeklerin nasıl tersyüz edildiğini şöyle anlatır:
“1 Ocak 1989'da, televizyondan öğreniyorum: "İntifada/Taşların Başkaldırısı"nda bilanço: Filistinlilerden 327 ölü (çoğu, çakıltaşı atan çocuklar), İsrail tarafından 8 ölü (çoğu, kurşun sıkan askerler). Aynı gün İsrailli bir bakan açıklama yapıyor: "Müzakereler, ancak Filistinliler şiddetten vazgeçtikleri zaman mümkün olacaktır." Ben mi rüya görüyorum? Yoksa eleştiri duygusunun bu uyuşturuluşu, toplu bir kabus, yani anlamsızlığın bir zaferi mi?”
Tabii buraya gelinceye kadar büyük çabalar harcanmış, küresel sermaye devreye konmuş, medya ablukaya alınmış, sanat çevrelerinde “Yahudi soykırımı” üzerinden Siyonist işgal devleti için büyük koruma kalkanları oluşturulmuştur.
Yine Garaudy’den, aynı eserden bir alıntıyla devam ediyoruz:
“Daha 1969'da General De Gaulle, siyonist lobinin basından televizyona, sinemadan yayıncılığa, bütün medyada sahip olduğu "aşın nüfuz"u ifşa ediyordu. Bugün bu "aşın nüfuz", güçsüzlerin düzensiz direnişini "terörizm" ve güçlülerin son derece öldürücü şiddetini "terörizme karşı mücadele" diye adlandırarak, anlamın bütünüyle tersine çevrilmesini başarıyla gerçekleştirmiştir.”
Günümüzde geldiğimiz nokta tam da Garaudy’nin dediği gibidir.
Evet, yaşananlar insanlık açısından bir “kabus” ve “anlamsızlığın zaferi” dir.
Kuruluşu İrgun ve Haganah gibi terörist örgütlere dayanan işgalci yapılanma, toprakları çalındığı, yaşam hakları ellerinden alındığı, kutsal değerleri her gün çiğnendiği için ayağa kalkanları, zelilce yaşamaktansa izzetli bir şekilde ölmeyi tercih edenleri “terörist” diye suçladı ve halen suçluyor.
Siyonist, uluslararası hiçbir anlaşmaya uymuyor.
Siyonist, sebepsiz yere alıkoyuyor ve resmi olarak işkence yapıyor.
Siyonist, insanları evlerinden çıkarıyor, hırsızlık yapıyor.
Siyonist, geçim kaynağı olan zeytin ağaçlarını kesiyor, işgal alanlarını her gün genişletiyor.
Ve bunca insanlık dışı uygulamaya karşı çıkanlar, Siyonist ablukası altındaki batı medyasında, Batı siyaset çevrelerinde, Batı akademilerinde yıllardır “terörist” diye suçlanıyor.
İşte Aksa Tufanı, bu yalancı, bu kurgulanmış dünyada bir deprem etkisi oluşturdu.
Bazı dinozorlar halen “Ama israilli siviller” diye garip sesler çıkarsa da vicdan sahibi insanlar rahatsız edici sorular soruyor “küresel ablukaya karşı” seslerini yükseltiyorlar.
Gazeteci Aaron Maté, bu zihin dünyasına esaslı bir tokat atıyor:
“Bernie, HAMAS'la ateşkes yapamayacağınızı çünkü HAMAS'ın işgale direnmeye devam edeceğine söz verdiğini savunuyor. İşgale son verilmesi çağrısı yapmak aklına gelmiyor. Soykırım yapan israil olmasına rağmen israil ile ateşkes konusunda hiçbir sorunu yok.”
Şu argümanların her yerde; ama özellikle Batı’da daha güçlü şekilde dile getirilmesi gerekir:
Soykırıma uğramış olmak Yahudilere “soykırım yapma hakkı” vermez.
Vatansız kalmış olmak Yahudilere başkalarının vatanlarını işgal ederek onları sürgün etme hakkı vermez.
Siyonistler Yahudileri büyük bir felakete doğru sürüklüyorlar, bu yüzden de Siyonizm, antisemitizmdir.