KÜRESEL ŞİZOFRENİYE DOĞRU
Son gelişmeler dünyadaki bozulma, çöküş ve iklimsel kırılmalar konusunda farklı ajandalara sahip olmadan düşünenler için bir kabus halini almış olmalı.
Gerçekten de küresel bir şizofreni hali ile karşı karşıyayız.
Bu öyle bir şey ki, hastalıklı zihin dünyasına sahip olanlar birbirleri hakkında sadece destek açıklamaları yaparlar.
Avrupa’nın siyasileri toplanıp “hepimiz Siyonist’iz” şeklinde sözler sarf edebiliyorlar.
Başka ülkeleri yargılamaya başladıklarında ifade özgürlüğünden, demokrasiden, yaşam hakkından söz ederler süslü sözcüklerle; ama kendi yaptıklarına şöyle bir dönüp bakmazlar. Ya da aslında dönüp bakıyorlar da “insanlardan” daha farklı şeyler görüyorlar.
Sağı, solu, merkezi fark etmiyor; siyasi arena neredeyse tümüyle aynı.
Kur’an yakma, dini değerlere hakaret etme ifade özgürlüğü; ama mesela biri işgalci teröristin katliamlarından söz etse hemen antisemizmle suçlanır, Hamas’ın topraklarını özgürleştirmek için savaştığını söyleyen birine “sınırdışı etme” tehdidi ile karşılık verilir.
Avrupa değerlerinin özgürlük esaslı olduğunu iddia ederler; ama Filistin bayrağı taşıyan birini hapse atmakla tehdit ederler. “Çocuklar ölmesin” diye protesto gösterisinde bulunanlara para cezası keserler.
Bütün dünyanın gözünün önünde binalar bombalanarak enkaza çevrilir, 2 milyon insanın yaşadığı bir yere ilaç girişine izin verilmez, temiz suya erişime izin verilmez ve bu konularda insani hiçbir açıklama yapmayan Vatikan, Hamas’ın katliamlara ve Siyonist vahşete karşı çıkış hareketini neden kınamıyor diye sorgulanır. Ve Vatikan, asker ya da polis olmamasına rağmen eline silah alıp Filistinlileri katleden işgalci yerleşimcilerin görüntüleri ile bombalarla parçalanan bebeklerin görüntülerini yan yana koyup “sivillere yapılan saldırıları kınıyoruz” şeklinde iğrenç bir açıklama yapar.
Artık, Holanda’da Wilders’in, Fransa’da Le Pen’in, Almanya’da AFD’nin bir şey yapmasına, bir şey söylemesine gerek yok! Küresel şizofreni bu ülkelerin hepsinin yöneticilerini aynı noktaya getirdi.
Sağın, solun, sosyal demokrasinin, merkezin, Hıristiyan demokratların topluca faşizm şarkılarını seslendirdiği bir ortam küresel şizofreniden başka ne olabilir?
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, katliam ve vahşet karşısında şu açıklamayı yaptı: İsrail bir apartheid devletidir.
Doğru; ama son derece eksik bir açıklama!
Batı’nın siyasi kodlarında uzun süre yaşayan; ama bir süredir maske ve boyalarla gizlenen “apartheid zihniyeti” yeniden ortaya çıkmış ve artık Siyonist terör rejiminde olduğu gibi aleniyete dökülmüştür.
Rusya bir yılda öldürdüğü Ukraynalı sivil sayısının on katını bir yılda Suriye’de öldürdü. Apartheid zihin dünyasına sahip Batı’da bu konuda ciddi bir tepki olmadı.
İşgalci terörist çete 10 gün içinde Ukrayna’da bir yılda öldürülenden daha fazla sivil öldürdüğünde batının her yerinde aynı sözler sarf edildi: Meşru müdafaa…
İşgal et, sürgün et, yasaklı silahlar kullan, uçağı tankı olmayan bir avuç özgürlük savaşçısına karşı durmadan silah takviyesi al, hastane bombala, okul vur ve yaptığın iş “meşru müdafaa” olsun.
Öyle görünüyor ki, “Küresel şizofreni” Batı’yı tümüyle “apartheid zihniyetine” teslim etmiş durumda.
Bir Hitler, bir Musollini, 50 milyon insanın ölümüne sebep oldular. Avrupa büyük oranda yıkıldı.
Gazze, yerle bir de olsa, dünyaya yaydığı direniş tohumlarıyla yeniden doğar; ama bu kez bunca Hitler varken yıkılan Batı toparlanabilir mi?