• DOLAR 34.584
  • EURO 36.256
  • ALTIN 2918.631
  • ...

Geçen hafta ilginç bir gelişme yaşandı.

İspanya Meclisi, İspanyolca dışında Baskça, Katalanca ve Galiçyaca’nın meclis içinde kalıcı olarak kullanılmasını garanti eden yönetmelik değişikliğini kabul etti.

Beklendiği gibi “merkez sağ” Halkçı parti ve aşırı sağ “Vox” partisi bu gelişmeye tepki gösterdi.

Meclis aritmetiği böyle bir gelişmeye müsait olduğu için birkaç gün öncesinden İspanya Meclisi divanı hazırlığını yapmış ve meclise tercüman ve yeni teknik ekipman alınmıştı.

Sağ partiler “Halk partisi” ve faşist “Vox” bu uygulamanın “maliyetli ve gereksiz” olduğunu söyleyip protesto ettiler ve “diğer dillerle” yapılan konuşmaları dinlememek için meclis oturumunu terk ettiler.

Bu uygulamaya seçmenin nasıl bir tepki vereceği ilk seçimlerde kendini gösterecek elbette; ama uygulamanın tam bir “kutuplaşmaya” neden olduğu da ortada.

Bu mesele bize 1995’li yıllardaki bir tartışmayı hatırlattı.

Eski başbakanlardan Tansu Çiller, iktidardayken bir İspanya seyahati yapmıştı. Nereleri gezdi, kendisine ne bilgiler verildi bilinmez; ama dönüş yolunda, uçakta bir gazeteciyle konuşurken “PKK terörünün bitirilmesinde İspanya’nın BASK modelinden faydalanılabileceğini” söylemişti.

Bu açıklama gazeteci tarafından paylaşılınca büyük bir gürültü kopmuş, kendilerini “devletin asıl sahipleri” olarak görenler hop oturup hop kalkmıştı.

BASK modeli, özerklik esasına dayanıyor ve “halk ile terörün” arasını açmak, terörü marjinalleştirmek şeklinde tanımlanıyor.

BASK bölgesinin bağımsızlığı için ETA örgütü silahlı mücadele verirken, siyasi alanda da “Batasuna” partisi varlığını devam ettiriyordu.

ETA’nın eylemlerinden İspanyol hükümeti ve polisi zarar gördüğü gibi BASK bölgesindeki sivil halk da zarar görüyordu. ETA sivil halkın zarar gördüğü eylemlerde “özür mesajları” yayınlıyor; ama bu halkın gittikçe daha fazla tepki göstermesine neden oluyordu.

Nitekim ETA, bir belediye meclis üyesini “ihanet” suçlamasıyla kaçırıp öldürünce BASK bölgesi halkının tepkisi sert oldu.

ETA’ya karşı protesto gösterileri düzenlendi, ETA’nın siyasi kolu Batasuna Partisinin lokallerine girildi ve her şey tahrip edildi.

ETA gittikçe daha da marjinalleşti ve sonunda “silah bıraktığını” resmen ilan etti.

Tansu Çiller’e herhalde bunlar anlatıldı ve o da etkilenip öyle bir modelden söz etti; ama tepkiler üzerine söylediklerini inkar etti.

Aslında benzer sözleri Çiller’in dışında Türkiye’nin en önemli işadamlarından Sakıp Sabancı da söylemişti.

Şimdilerde yeni Anayasa tartışmaları yapılırken “BASK modeli”nden söz etmenin mevcut gerçeklik ışığında pek bir anlamının olmadığını elbette biliyoruz.

İspanya’da Bask, Katalan ve Galiçya bölgesinde zaten “yerel hükümetler” var ve oralarda İspanyolca ile beraber yerel diller de “resmi dil” olarak kullanılıyor.

İspanya’daki son gelişme ise bu dillerin yerel meclislerin dışında İspanya meclisinde de kullanılabilecek olmasıdır.

Hatta İspanya hükümeti daha da ileri gitmek istiyor.

Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, konu hakkında yaptığı açıklamada, İspanya'nın ortak dillerinin AB'de kullanılması için hükümet olarak her şeyi yapacaklarını belirtti. Albares, "Burada azınlık dillerden bahsetmiyoruz. Bunlar, milyonlarca kişinin konuştuğu diller. Katalancayı 10 milyondan fazla kişi konuşuyor. Yani, AB'deki birçok resmi dilden daha yaygın" dedi.

Ve maalesef acı gerçekliğimiz…

Milyonlarca kişinin konuştuğu Kürtçe, meclis kayıtlarına “Bilinmeyen dil” diye giriyor.

Faşist Franko sonrası geçmişiyle hesaplaşan bir İspanya ve “ırkçılığı şeytanın mezhebi” olarak gören bir kültürün devamı olduğunu söyleyen Türkiye…

Bu işte ciddi bir yanlışlık var.

Yazarın Diğer Yazıları