• DOLAR 34.558
  • EURO 36.322
  • ALTIN 2920.177
  • ...

ABD'de köleliğe son verilme günü olarak kabul edilen 19 Haziran federal tatil olarak kutlanıyor.
Dönemin ABD Başkanı Abraham Lincoln'un 1 Ocak 1863'te köleliğin kaldırıldığını ilan edince “Güneyliler” olarak da bilinen Konfederasyon ordusu bunu kabul etmedi ve iç savaş başladı.
19 Haziran 1865’te Kuzey ordusu savaşı kazandı ve Güneyde bulunan siyahilerin de “resmiyette” köleliği sona erdi.
Peki, gerçekten de Amerika’da kölelik bitti mi?
Bundan 7 ay kadar önce (Kasım 2022) bir Amerikan eyaletinde bir seçim oldu.
Bir gazetede konu şu şekilde işlendi:
“ABD’de Senato seçimleri esnasında Tennessee eyaletinde seçmenler bir şeyi daha oyladı: Kölelik kaldırılsın mı devam mı etsin?
Seçmenler, "kölelik ve zorunlu hizmetin", adli suçlardan hüküm giyen mahkumlar için bir ceza biçimi olarak kullanılmasına izin veren ifadeyi (uygulamayı) kaldıran bir oy pusulasını oyladı.
Eyalet Bakanlığının verilerine göre, seçmenlerin yüzde 79,7'si cezai müeyyide biçimi olarak söz konusu uygulamanın kaldırılması yönünde oy kullandı.”
Aslında fiziki olarak da kölelik bitmemişti; ama zihinlerin köleleştirilmesi gibi bir süreç de yaşanıyordu.
1950’lerde Malcolm X, “beyaz adamın” kendilerini köle, vahşi ve barbar olduklarına inandırdığının altını çiziyor ve “Bunlara inanınca beyaz adamın üstün ve efendi olduğuna da inandınız. Sonra da beyaz adam sizi ezdi, öldürdü ve sömürdü. Bu inanç sizi beyaz adama benzemeye çalışmaya itti. Dilinizden, renginizden, kültürünüzden kurtulmaya çalıştınız. Vatanınızı unuttunuz.” diyordu.
Şahid Malcolm X’in “Beyaz adam” diye resmettiği Amerikanizm, hiçbir zaman köleleştirmeden vazgeçmemişti.
Mesela…
Yerli Kızılderili kadınlar üzerinden gerçekleştirilen bilimsel kılıflı “soykırım”a bir örnek…
Birkaç sene önce Jean Whitehorse, başından geçenleri İngiliz televizyon kanalına anlatmıştı.
1969 yılında Jean Oakland eyaletinde yaşıyordu ve kızına hamileydi.
Kontrol için sağlık merkezine gittiğinde ona sağlık sigortası olup olmadığını sordular. Jean olmadığını söyleyince ona bazı kağıtlar uzattılar. Jean Whitehorse gerisini şöyle anlatıyor:
"Eğer bu kağıtları imzalarsan tıbbi masrafların kalmayacak. Onlara bu ne demek diye sordum. O zaman kızın evlatlık verilecek ve evlatlık alan aile senin masraflarını karşılayacak. Hayır, dedim ve orayı terk ettim"
"O benim bebeğim. Onu kimseye vermem."
Jean, New Mexico'da Navaho kabilesine döndü ve kızını dünyaya getirdi.
Doğumdan aylar sonra şiddetli bir karın ağrısıyla yerel kliniğe gitti. Klinik Amerikan Yerlilerinin sağlık hizmetinin bir parçasıydı.
"Bana apandistimin iltihap kaptığını söylediler ve başka bir hastaneye götürdüler" diyor Jean.
Ona bir dizi belge imzalattılar.
Jean bunların ameliyat öncesi imzalanması gereken belgeler olduğunu düşündü:
"Büyük acı içindeydim. Bunları imzalamadan bir şey yapamayız dediler. Okumadan hepsini imzaladım."
Jean'in apandisiti alındı. Ancak birkaç yıl sonra hamile kalamadığını fark etti. Hastaneye geri döndüğünde sağlık belgelerine baktıklarında ona, kısırlaştırılmış olduğunu söylediler:
"Bir daha asla çocuk sahibi olamayacağımı söylediler".
Whitehorse tek örnek değildi.
ABD Sayıştay’ı 1976'da bu kısırlaştırmaları inceledi ve bir rapor hazırladı.
Rapora göre 1973 ile 76 yılları arasında 12 ayrı bölgede 3,406 kısırlaştırma rıza alınmadan yapıldı.
Ve bu sürecin çok önceden başladığını düşündüğümüzde rakamın nerelere çıkacağını siz düşünün.
Yerli ırkları kısırlaştırarak soykırıma uğratan “Beyaz adam”ın Amerika’sı, siyahilerin madde bağımlılığı ve organize suçlar içerisinde kaybolmasını sağladı. Nitekim Amerikan hapishanelerinde siyahilerin sayısı nüfusa oranla normalden çok çok fazladır.
Öte yandan daha müreffeh bir yaşam hayaliyle ölümleri göze alıp kaçak yollardan Amerika’ya giren Orta Amerika yerlilerinin, kölelerin şartlarından daha ağır şartlarda çalıştırıldıkları biliniyor.
Yani köleliğin bittiği iddiası pek de doğru değil.

 

Yazarın Diğer Yazıları