• DOLAR 34.576
  • EURO 36.337
  • ALTIN 2919.019
  • ...

Seçimlerin ardından beklendiği gibi muhalefette kırılmalar başladı.

CHP’de Kılıçdaroğlu, koltuğu bırakmak istemiyor; ama onun çekilmesini isteyenler gittikçe tutumlarını sertleştiriyorlar.

Medyada seçim öncesi Kılıçdaroğlu’nu yere göğe sığdıramayanlar şimdilerde seçimin onun yüzünden kaybedildiğini iddia ediyorlar.

Bazıları yine İmamoğlu ismini pazarlamak istiyor; ama öyle görünüyor ki, CHP içerisinde İBB başkanını istemeyen epey kişi var.

İmamoğlu, yine her tarafa çekilebilecek mesajlar veriyor; kendi tabiriyle ‘kendini taca’ atmıyor; açıkça “ben adayım” da demiyor.

Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi durumunda aday olabileceğine dair verdiği mesajlar, Gürsel Tekin’in, bir süre önce yaptığı çıkış, Tanju Özcan’ın açıklamaları…

Kılıçdaroğlu eğer baskılara dayanamayıp çekilirse öyle görünüyor ki, CHP içerisinde sert geçecek olan bir “klikler savaşı” başlayacak. Kim hem içeride klikleri ikna eder, AB’deki kimi ülkelerin desteğini alırsa CHP’nin başına o geçebilir. İmamoğlu “dış destek” konusunda diğerlerinden önde gibi görünüyor; ama “içerideki” bariyerleri aşabilecek mi, belli değil.

Tabii bir de mahkemenin devreye girip “siyasi yasak” ile İmamoğlu’nu ekarte etme ihtimali var.

İYİ Parti içerisinde de Akşener’e karşı bası seslerin yükseldiği görünüyor.

Aslında İYİ Parti’de Akşener’in dışında etkinliği olan üç isim vardı: Koray Aydın, Yavuz Ağıralioğlu ve Ümit Özdağ.

Özdağ’ın durumu ortada.

Ağıralioğlu, seçim öncesinde olduğu gibi seçim yenilgisi sonrasında da açıklamalarına devam ediyor. İstifa ettiği için parti içerisinde müdahil olma ihtimali oldukça düşmüş durumda. Ya yeni parti ile yoluna devam edecek ya da AK Partiye yanaşacak gibi görünüyor.

Koray Aydın da parti teşkilatlarında güçlü bir isimdi; ama son kongrede ciddi biçimde zayıflatıldı. Bu aşamada sesini yükseltmesi sonu ya istifa ya da ihraca kadar gidecek bir sürecin içine girmesi anlamına gelir ki, “sağlamcı” karakteri böyle bir maceraya girmesine müsaade etmez. Uygun koşulları bekleyecektir.

HDP, YSP ismi ile girdiği bu seçimlerde ilk defa tabanından bu derece yüksek sesle tepkilerin muhatabı oldu.

TİP ile yaşanan sürecin hazmedilmesi oldukça zordu ve sıkıntı halen devam ediyor.

Ahmet Şık’ın kendilerini açıkça aşağılamasına rağmen ciddi bir tepki göstermemeleri, Erkan Baş’ın “Kürtlerle görünmek bize oy kaybettiriyor” açıklaması karşısında üç maymunu oynamaları, üç-beş bin oyun olan sol gruplara ikişer, üçer vekillik vermeleri, Kılıçdaroğlu’na destek karşılığında hiçbir açık taahütte bulunulmaması tabanın zıvanadan çıkmasına neden oldu. Demirtaş’ın ‘aday olma talebime cevap vermediler’ açıklaması da tartışmaların büyümesine neden oldu.

HDP-YSP içerisinde önümüzdeki süreçte etnik ve ideolojik temelli itirazlar biraz daha artabilir. Kandil’den yapılan “çatışmasızlığı bitirdik” açıklaması sonrası yaşanacak olaylar da yeni isimlerin önünü açabilir. Sol argümanların TİP’e kaptırıldığı, Kürt etnik taleplerin PKK etkisi ve bulunulan muhalif konumdan dolayı artık hükümet nezdinde dile getirilemeyeceği ve sadece sapkın akımlar üzerinden yürütülecek bir siyasetin Kürt mahallesinde alan kaybetmeye başlaması uzak bir ihtimal değildir.

Toplu olarak muhalefetin seçime kadar giden süreci ele geçireceklerine inandıkları iktidarı paylaşma pazarlığı ile geçirdiği, parlamenter sistem dışında halka yönelik bir vaadinin olmadığı tüm kamuoyu tarafından net olarak görüldü. Muhalefetin anket şirketlerinin pompaladığı zafer sarhoşluğuyla göremediğini, kamuoyu pandemiye, ekonomik krize, depreme rağmen gördü ve tercihini o yönde kullandı.

Yani Erdoğan’a verilen oyların en azından bir kısmı hükümetin başarısından çok muhalefetin başarısızlığından, programsızlığından ve halkı anlayamamasından kaynaklandı.

Hükümetin bunu doğru okuması, inanç ve kültür değerleriyle uyumlu sosyal politikalar ile doğru adımlar atması önemlidir.

Ama bu seçimde en net görünen şey bu ülkede bir iktidar değil de muhalefet sorunu olduğu gerçeğidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları