Deprem
Deprem felaketi birçok büyük olayda olduğu gibi birey ve grupların fikirleri istikametinde nerede konumlandıklarını ciddi biçimde ortaya koydu.
Kimileri sağına soluna bakmadan tam bir insani duyarlılıkla kurtarma faaliyetlerinin, yardım faaliyetlerinin içine daldı. İmkanlarını zorladı, uğraştı, çabaladı, gözyaşı döktü.
Allah’a şükür ki bunlar çoğunluktaydı.
Kimileri böyle bir facianın içinde bile reklamın derdine düştü. Gecenin karanlığında bir anda şiddetli bir sarsıntı ile “yarını” kaybolmuş insanların, yıkıntıların arasında “yarının hesabını” yapanlar vardı.
Bir şey yapmayıp yapanlar üzerinden “takım tutma taraftarlığı” bakışıyla alanı yorumlayanlar, “bana ve zihniyetime yakın olanlar daha çok” diyerek ideolojik tatmin yoluna gidenler, iyiliği ve insani çabaları görmezden gelen ya da çabalara bir kulp takmaya çalışanlar…
Bir de kirli hesap sahipleri… Enkazdan kazanç elde etmeye çalışan akbabalar, yardımlara çöken insan kılıklılar, yağmacılar, eşkıyalar, çeteler…
Enkazın başında bir hayat belirtisi umuduyla dikkat kesilenlere “potansiyel siyasi kazanç” gözüyle baktı kimileri ve insani dramın ortasında tiyatrolar sahnelemekten utanmadılar.
Kalbi kararmışların canını sıktı tekbir sesleri.
Acılarını kalplerine gömüp teslimiyet şurubundan içen, tevekkül ile Rablerine yönelen, tertemiz gözyaşlarıyla en insani duruşu sergileyenlerin inanç dünyaları, bataklıkta yaşayanların dünyalarını bir kez daha enkaza çevirdi.
“Yapılan yanlışları, yıkıma davetiye çıkarılmasını görmeyelim mi?” dediler.
Elbette malzemeden çalan inşaatçının da yapıyı tüm uyarılara rağmen uygun olmayan yerlerde yapanların da üç kuruş rüşvet alarak uygun olmayan yapıya onay veren görevlilerin de denetim görevini yerine getirmeyen yerel ve merkezi yönetimlerin de sorumluluğu ortaya konulmalı; ama bunun zamanı enkazın altında can çekişenlerin, enkaz başında umutla bekleyenlerin olduğu bir dönem değildir.
Unutmamak, unutturmamak önemlidir.
Maalesef daha öncekiler unutuldu ve mevcut enkaz tablosunun ortaya çıkmasında neredeyse herkes ortak olarak çalıştı.
Daha fazla kazanma hırsının yükselen değer haline geldiği, rüşvet çarkının neredeyse herkesi içine çektiği böyle bir dönemde bireylerin de toplumun da yönetimlerin de ciddi muhasebelere ihtiyacı vardır.
Evet, unutmamak, unutturmamak gerekir.
Ama şu anda enkaz altındakilere ulaşmaya çalışanlara yardım etmek, evleri yıkılmış insanlara el uzatmak, temel ihtiyaç malzemeleri için seferber olmak…
Asıl önemli olan, öncelikli olan budur.
Dünyanın her tarafından gelen insani yardım ve kurtarma çabalarından ibret alarak “insan olmanın” farkında olmak, insani değerler için çabalamak gerekir.
Böyle bir ortamda bile etnik ve mezhebi gözlükler takmanın, insanları kategorize ederek, sınıflandırarak yaklaşım göstermenin “insani” bir izahı olamaz.
Bunları göz ardı etmeden…
Müslümanlar olarak hayat ve ölüm konusundaki inancımız bellidir ve Rabbimizin ‘Kimlerin daha iyi ameller işleyeceğinin ortaya çıkması için ölümü ve hayatı yarattığına’ inanıyoruz. (Bkz. Mülk/2)
İnsan dünyada bir imtihan ile yüz yüzedir ve ölüm ile o imtihan son bulur. “… Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” (Nahl/61)
Hz. Ali radıyallahu anh, “İnsanı ölümden eceli korur” diye buyurur.
Allah vefat edenlere rahmetiyle muamele etsin, geride kalanlara sabır, metanet ihsan etsin.