• DOLAR 34.666
  • EURO 36.36
  • ALTIN 2930.981
  • ...

Amerikan seçimleri tüm dünyada liberallerde ve solda bayram havası estirirken bazıları için hayal kırıklığına ve tedirginlik bulutlarının her tarafı kaplamasına neden oldu.

Çok belli etmeye çalışmasa da Siyonist işgal rejimi de sonuçlardan rahatsız. Kazanımlarının elinden çıkmayacağına; ama ilhakın ve işgalin yavaşlayacağına dönük kaygılar var.

En büyük rahatsızlık ise Suudi Arabistan cephesinde yaşanıyor.

2015’in başında tahta geçen Kral Selman, Obama dönemi ile sıkıntılı iki yıl geçirmiş, Trump başa geçtikten 6 ay sonra büyük bir tasfiye operasyonu yaparak Muhammed bin Selman’ı tahtın varisi olarak ilan etmişti.

Cemal Kaşıkçı’nın vahşi bir şekilde öldürülmesi sonrasında Amerika’da Demokrat çizgide yayın yapan medyada Bin Selman’a yönelik yıpratıcı yayınlar yapılmış, bazı kongre üyeleri yaptırım uygulanmasını bile teklif etmişlerdi.

Bin Selman da BAE veliahtı Bin Zayed ile beraber Trump’ın her isteğine “evet” demiş ve Trump’ın damadı Siyonist Kushner’in “Yüzyılın ihaneti” belgesini Filistinlilere kabul ettirmek için çabalamışlardı.

Suudi içinde 1970’lerden beri bulunan ve çoğu akademisyen seviyesinde çalışan İhvan üyelerine karşı şiddetli operasyonlar gerçekleştirdi Bin Selman. HAMAS’a yakın Filistinlileri hiçbir gerekçe göstermeden zindana attırdı. Selefi çizgideki Sahve alimlerinden kendisine teslim olmayanları zindana attırdı, mal varlıklarına el koydu.

Siyonist rejimin kimi medya organlarında Bin Selman için “israil’in elli yıllık güvencesi” benzeri ifadelerin kullanılması boşuna değildi. Manzara şunu gösteriyordu ki, artık Suudi’den “Kudüs Davası” için söylemde bile Siyonist rejime yönelik ciddi bir tepki gelmeyecekti. Hatta Bin Selman ve Bin Zayed, Siyonist işgal rejiminin rahatlatılması adına İslam dünyasında faaliyetlerde bile bulunacaklardı.

Nitekim “normalleşme” adı verilen Siyonist işgali meşrulaştırma adımları BAE ve Bahreyn tarafından atıldı, Suudi ise hava sahasını işgal rejimine açarak alana “yumuşak bir giriş” yapmayı denedi.

Bin Selman, Amerika’daki siyasi değişimin, ülkenin çıkarlarını tehdit edeceğinden ya da ümmetin maslahatına aykırı olacağından değil tahtının elinden gitmesine sebep olacağından korkuyor. Ne yaptığını, kraliyet ailesinde sinir uçlarıyla oynadığını, dengeleri allak bullak ettiğini biliyor. 

Bin Selman’ın kraliyet ailesinden yolsuzluk iddiasıyla yaptığı tasfiyeler, kimi prenslerin mal varlığına el koyması, sessiz; ama derinden büyük bir muhalefetin oluşmasına neden olmuştu. Trump’ın seçilmemesi bu muhalefetin toparlanmasına ve bir güç oluşturmasına neden olabilir.

Kaygılar “kralın yorumcularının” sözlerine de yansıyor.

Suudi medyasından Abdullah Utaybi, umutlarını yazdı:

“Biden Obama’nın bir kopyası mı olacak? İktidara geldikten sonra değişecek mi?  İlk sorunun cevabı kesinlikle Obama'nın birebir kopyası olmayacağıdır. Obama’nın kendisi başkanlığa geri dönse değişecekti çünkü son 4 yılda dünya, Obama’nın önceki politikalarına dönmeyi zorlaştıracak biçimde değişti.”

Utaybi, seçim sürecinde söylenenlerin farkında ve kaygılı; ama bir umutla Biden’in Beyaz Saray’a gittiğinde daha gerçekçi davranacağını düşünüyor:

“Çoğu kez adaylar yönetime geldiklerinde meseleler hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olduklarından çok geçmeden değişirler.”

Devreye Suudi halkının milli servetinin kalan kısımlarının da peşkeş çekilmesi mi girer, siyasi anlamda “Eskiyi unutalım, her emrinize amadeyim” politikası mı girer, göreceğiz.

Demokratlar, Trump’ın siyasetini birebir takip etmezler; ama “Siyonist rejimin kazanımlarına” karşı da bir adım atmazlar. Mevcut durumun sürdürülmesi, sonu gelmez müzakereler süreci ile “Trump’ın vizyonunu” uzun vadeye yayarak sürdürecekler. Neticede İslami hareketlere düşmanlık ve İslam dünyasında önemli yerlerin işgali konusunda siyasetin klasik Amerikan politikasına müdahalesi söz konusu olmaz.

Utaybi, Biden’in de Trump gibi HAMAS, İran ve İhvan-ı Müslimin konusunda sert davranmasının Amerika’nın çıkarına olduğunu düşünüyor. İran’dan seçim sonuçlarından sonra gelen memnuniyet açıklamaları ve “Nükleer müzakerelere dönülmesi çağrıları” belli ki Suudi’yi kaygılandırıyor.

Yani özet olarak Utaybi, “Biz Siyonist rejimle olan ilişkilerimizde, dikta rejimlere olan desteğimizde, İslami hareketlere olan düşmanlığımızda aynı yerde durmaya devam etmeyi düşünüyoruz ve ey Amerika ne olur bizi yalnız bırakma” demeye getiriyor.

Biden’in temsil ettiği siyaset, İslam dünyasında kaos ve iç çatışmalar üzerinden yürüyordu. Yeni dönem sekiz yıl öncesinin devamı mı olacak yoksa yeni bir süreç mi başlayacak, çok net değil. Ama net olan şu ki, Biden, tecrübesiz değil ve 8 yıl önce “ikinci adam” olarak ayrıldığı “Beyaz Saray”a şimdi başkan olarak dönüyor.

Yazarın Diğer Yazıları