• DOLAR 34.653
  • EURO 36.343
  • ALTIN 2926.008
  • ...

İngiltere’de Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecini ifade eden Brexit tartışmaları devam ederken gidilen seçimde beklenmedik sonuçlar ortaya çıktı. Muhafazakar Partinin süreçten dolayı yıprandığı, başbakan değiştirdiği için zayıfladığı yönünde yorumlar yapılıyordu; ama sonuçlar tam tersini ortaya koydu.

Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti 1987 seçimlerinden bu yana en büyük seçim zaferini kazandı ve tek başına iktidara gelecek bir çoğunluğa ulaştı. Rakip olarak görülen ve ciddi bir çıkış yapması beklenen Jeremy Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi ise 1935'ten bu yana en büyük yenilgisini aldı.

650 milletvekilliğinin 364'ünü Muhafazakarlar, 203'ünü İşçi Partisi, 11'ini Liberal Demokratlar, 1'ini Yeşiller ve 1'ini de ana partilerden ayrılarak kurulan İttifak Partisi aldı.

Seçim sonuçlarına göre Başbakanlığı kesinleşen Boris Johnson, seçmene teşekkür konuşmasında İngiltere'yi Avrupa Birliği'nden çıkarma konusunda seçmenden "amasız, fakatsız" yetki aldıklarını söyledi.

Yani bu seçim İngiltere’nin AB’den çıkışı için ikinci bir referandum görevi de görmüş oldu.

Hükümetin kurulmasıyla birlikte İngiltere’nin bir süredir “pasif” kaldığı uluslararası gelişmelerde yeniden aktif rol alması bekleniyor. Siyonist rejim, sonuçlardan oldukça memnun görünüyor. Johnson’ın belirgin bir şekilde “İslam düşmanlığı” paralelinde bir politika takip edeceği bunun da küresel ve bölgesel ölçekte yeni bir durumu ortaya çıkaracağı tahmin ediliyor.

Evet, beklentiler bu yönde; ama uygulamada hiç de umulmayan engeller kendini gösterebilir.

Seçimde muhafazakârlar oylarını genel anlamda artırdı; ama İskoçya ve İrlanda’da canları epey sıkılacak.

Bağımsızlık yanlısı İskoç Ulusal Partisi SNP sandalye sayısını 35'ten 48'e çıkararak güçlendi. İskoçya, Londra’ya toplamda 59 vekil gönderiyor.

İskoç Ulusal Partisi (SNP) Lideri Nicola Sturgeon, yeniden bir bağımsızlık referandumu yapılması ve İskoç halkına gelecekleri ile ilgili bir seçim yapma hakkı sağlanması gerektiğini belirtti. Boris Johnson ise bu açıklamaya tepki gösterdi.

İskoçya’nın dışında İrlanda için de benzer bir durum var.

İki İrlanda’nın birleşmesini isteyenler az da olsa güçlenerek çıktı seçimden. Silahlı mücadeleyi bırakan İRA’nın siyasi kanadı Sinn Fein’in 7 vekil kazandığı bir seçim oldu. Ama Sinn Fein vekilleri Kraliçe'ye bağlılık yemini etmeyi reddettikleri için parlamentoda yerlerini alamıyorlar.

İskoçya’nın ayrılma talebinin ekonomik boyutu da var. Zengin petrol rezervlerine sahip olan ülkenin politikacıları, İskoçya'nın artık kendi kaderini kendisinin belirlemesi, Londra merkezli Birleşik Krallık parlamentosunun "zincirlerinden" kurtulması gerektiğini ifade ediyor. Bağımsızlık durumunda İskoçya’nın petrol gelirleriyle dünyanın en zengin ülkelerinden biri olacağını savunuyorlar.

Öyle görünüyor ki, İskoçlar ve İrlandalılar seslerini yükseltecekler. Ortadoğu’da etnik bölünmelere kapı aralayan Birleşik Krallık, yüz yüze kaldığı bu durum karşısında uzun bir süre tedirginlik yaşayacak. Ayrılmanın gerçekleşmesi durumunda İngiltere’nin uluslararası alandaki etkinliği zarar görecek.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal'in torunu Stanley Johnson'ın oğlu olan İngiltere’nin yeni başbakanı Boris Johnson, agresif kişiliği ve sert tutumuyla biliniyor. O yüzden de ayrılma talepleri çok hoş karşılanmayacak.

Önümüzdeki birkaç yıl İngiltere’de sıcak geçecek.

Yazarın Diğer Yazıları