CHP ADAYI
İstanbul seçimleri ile ilgili yenileme kararı verildikten sonra adaylar sahaya indi ve gelecek hakkındaki düşüncelerini anlatmaya başladılar.
Binali Yıldırım daha çok proje odaklı konuşurken, CHP’nin adayı siyasi mesajlar verme gayretinde gözüküyor.
Özellikle “Kürt oyları” konusu adayların söylem ve eylemlerinin en önemli kısmını oluşturuyor.
HDP ve Kandil tabanını zinde tutmak için çabalıyor.
Ak Parti ise Öcalan’ı devreye sokarak artık bir müsamereye dönüşmüş olan “açlık grevlerini” bitirdi.
CHP, Kandil ve HDP üzerinden mesajlar verirken, AK Parti, Öcalan kartını devreye sokmaya çalışarak rakibinin oylarını düşürmeyi hedefliyor.
Bu arada CHP adayının hükümetin alanına giren “EYT” gibi konularda da vaatlerde bulunması seçmenle alay etme gibi bir durumu ortaya çıkarıyor. CHP adayı bazen seçimin “Yerel seçim” olduğunu mu unutuyor, yoksa seçim sonrası bir hesap mı söz konusu pek belli değil.
Geçenlerde bir televizyon kanalına konuk olan Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş ile ilgili şu ilginç ve dikkat çekici sözleri sarf etti:
“Siyasi ömrüm ne kadar olur bilemem. Ben milletvekili değilim, bakan değilim. Ben Sayın Demirtaş’ı Cumhurbaşkanlığı döneminde takip etmiş birisiyim. Kendisiyle tanışmadım. Keşke tanışsaydım. Ülkenin ihtiyaç duyduğu bir dille süreç yönetti. Bu yöntemi siyaset anlayışını beğeniyorum dedim. O siyasi dönemini, anlayışını beğenen birisiyim. Keşke o dil herkesin gündeminde olsa.”
Sanıyorum biz farklı Demirtaş’lardan söz ediyoruz.
Ülkenin ihtiyaç duyduğu dil, 6-8 Ekim olaylarında halkı sokağa davet edip ölüme, yıkım ve tahribata neden olan birinin siyaset dili midir?
Yüksekova’da şehid edilen Ubeydullah Durna’nın cenazesine gidenlere yönelik gerçekleştirilen saldırıları savunup “Gever meydan okuma yeri değildir” diyen birinin dili ayrıştırıcı, ısırıcı, tahrik edici ve baskıcı bir dil değil midir?
Ama bunlar CHP adayının umurunda olan şeyler değildir.
Onun derdi meselelere adil bir şekilde yaklaşmak değil, HDP tabanına biraz daha sempatik görünüp oylarını almaktır.
İlkesel anlamda bir duruşu yoktur CHP adayının.
Bakın aynı programda “Kürt meselesi” hakkında şunları diyor:
“Ben Kürt meselesi diye bir tanımı doğru bulan birisi değilim. Benim Kürt vatandaşım, hemşehrim, kardeşim var. Türk vatandaşı ne kadar teminatsa Kürt vatandaşım, hemşehrim de o kadar teminattır.”
Aynı sözleri kolaylıkla MHP yöneticileri de söyleyebilir; ama ortada gizlenemeyecek bir gerçeklik var.
Anayasada eşit vatandaşlık yok!
Kürtçe üzerinde CHP’nin getirdiği yasakların bir kısmı kaldırılalı çok fazla olmadı.
Anayasa değişikliği çalışmalarında “Türkiye cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” maddesinin kaldırılmasına CHP ve MHP itiraz etmişti oysa.
Anayasanın “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddelerine sahip çıkmışlardı.
Tüm bunlar ortadayken ve CHP, “Dersim” konusunda bile sesini çıkaramıyorken “Kürt meselesi yoktur” demek tam da yerine oturmuş aslında.
Yani bu seçimlerde CHP ve HDP ittifakı siyasi tarafı olmayan, Erdoğan düşmanlığına bağlı ve alanda rant paylaşımına dayalı bir ittifaktır.
CHP adayı da bunu net bir şekilde ifade ediyor.