• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz`un açıklamasını gördüğümde İbn-i Sina`yı hatırladım ve ona bir kez daha Allah`tan rahmet diledim.

“Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir” demiş büyük bilgin İbn-i Sina.

Ve Ahmet Yavuz`un açıklaması…

“Kışlalarda başörtüsüne karşı hiçbir kısıtlama olmadı. Türbana karşı olduğu zamanlar oldu. Kimsenin namazına, orucuna asla karışılmadı. Atılanların da hemen hepsi ya tarikat ya da cemaat üyesiydi. Ülke, abartıya teslim oldu.”

Başbakanın eşi bile başörtülü olduğu için GATA`ya alınmadı bir dönem; ama emekli asker Yavuz, “Ülke abartıya teslim oldu” diyor.

“Kamusal alan” diye icat edilen bir tanımlama vardı o dönemde. Bundan yola çıkılıp okul bahçeleri bile başı örtülü olan kadınlar için yasaklandı. Eşinden boşanan askerler oldu o dönemde, ordudan atılmamak için. Yetmiş yaşındaki kadın örtülüdür diye hastaneye alınmadı bir süre. Ta ki, fotoğrafı fotoşopla başı açık hale getirilene kadar.

Şimdi bunların tümü abartı olarak görünüyor Emekli Tümgenerale göre.

Bakıyor ki, yasaklar kalktı, devlet kurumlarına örtülüler alınmaya başlandı ve öyle sandığı gibi korkutucu bir tablo da ortaya çıkmadı. Bu durumda eskiden yanlış yaptıklarını söyleyeceğine kolaya kaçıyor ve o baskıların hiç yaşanmadığını iddia ediyor.

Aslında bir de meselenin başka bir boyutu daha var ve sanırım asıl ürkütücü olan odur.

Değerlerin yozlaştığı, eskiden reddedilenlere benzemek için büyük bir yarışa girildiği bir dönemde Atatürkçülere gün doğmuş durumda.

Kemalizm`in neyi hedef aldığı, neleri tahrip ettiği ortada iken “Muhafazakar demokrat”lıktan “Milliyetçi muhafazakar”lığa evrilen mevcut yönetimin siyaseti, Atatürk`ün “ortak değer” olduğunu ifade etmeye başladı ki, bu Ahmet Yavuz gibiler için bayram etme vesilelerinden bile sayılabilir. Bazı belediyelerin Anıtkabir`e seferler düzenlemesi ve kimi beyanları bazı Kemalistler için “Atatürk elimizden alınıyor” kaygılarına bile sebep olabilecek noktaya kadar gelmiş.

Resmi bayramlarda heykelin önünde esas duruşa geçmemek için doktordan rapor alan muhafazakar siyasetten, Atatürk heykelinin dikildiği yerin umumi tuvalete yakın olduğunu söyleyip heykeli diken CHP belediyesine tepki gösteren muhafazakar siyasete…

Nereden nereye…

Ahmet Yavuz`u bu kadar pervasızca geçmişin üstünü örtmeye götüren önemli etkenlerden biri de sanırım “toplumsal hafıza kaybı” gerçeğidir. Dün şapka zulmünden, İskilipli Hoca`dan, İstiklal mahkemeleri faciasından söz edenler bugün sanki Cumhuriyet, Osmanlının devamıymış gibi değerlendirmeler yapmakta, “ulus –devlet” paradigmasını 3000 yıl öncesinden başlatma garabetini ortaya koymaktadırlar.

Ahmet Yavuz rahat konuşabilir ve yakın tarihi tersyüz ederek anlatabilir, çünkü kendisine tepki gösterilse bile “muhafazakar” zeminin artık çok değiştiğinin farkındadır. Muhafazakar kimliğini belli eden bir sosyal medya hesabı, yaptığı anket çalışmasında son bin yılın en büyük komutanını sormuş ve takipçilerine dört seçenek sunmuş. Bunlar Selahaddin, Fatih, Alpaslan ve Mustafa Kemal`di… Ankete katılanların yüzde 50`den fazlasının M. Kemal`i seçmesi bir yana çok sayıda kişinin “Hepsi de bizim ortak değerimiz” demesi “yeni dönem”i izah etmesi açısından dikkat çekicidir.

Ya birçok kimse “ortak değer”in ne anlama geldiğini bilmiyor ya da Ahmet Yavuz`un dediği gibi geçekten de “Ülke abartıya teslim olmuş” durumda.

Biz, muhafazakar iktidarın mağdur ve mazlum Müslümanların sorunlarına yıllardır çözüm bulmasını beklerken geldiğimiz nokta maalesef burası. Kemalist hukuktanımazlığın zirve dönemi olan 28 Şubat sürecinde inanç ve değerlerini savunduğu için zindanlara atılan yusufiler için halen yapılan bir şey yok! Öte yandan hükümetin “gayri resmi ortağı” milliyetçi parti, halen organize suç faaliyetlerinin içinde olduğu iddia edilen “eski dostları” için af önerisi hazırlıyor.

Dolar spekülasyonları ve savaş söylemleri arasında bunlar da unutulmasın.

 

Yazarın Diğer Yazıları