• DOLAR 34.542
  • EURO 36.5
  • ALTIN 2878.8
  • ...

Amerika, yanına Fransa ve İngiltere`yi de alarak yeni bir hamlede bulundu.

Suriye`de bazı boşaltılmış askeri üsler hedef alındı ve bombalandı.

Ortada büyük tehditler vardı ve “3. Dünya savaşı” kaygıları dolaşıyordu; ama bombalama sonrası hiçbir kaybın olmaması ile bazılarına göre “Dağ fare doğurdu” noktasına gelindi.

Evet, “soğuk savaş” biraz ısındı; ama gerçekten de kimin kazandığı meçhul olan bir sonuçla karşı karşıyayız.

Amerika, füzelerini denedi ve Türkiye dahil tüm bölgeye “dediğimi yaparım” mesajı verdi. Bunun yanı sıra Rusya`nın tüm efelenmelerine rağmen karşılık vermemesi de Amerika`nın bir başarısı olarak sayılabilir.

Rusya, gelen füzeleri “savunma sistemlerini” tam olarak devreye koymadan bertaraf ettiğini iddia etti ve vurulacak hedeflerin önceden verilmesini kendisinden çekinilmesine yordu. Vurulanlar Esad`ın boş askeri tesisleri idi ve Ruslara yönelik bir saldırı olmamıştı.

İngiltere, “ajan krizi” ile gerginleşen ortamda diplomatların sınır dışı edilmesinin kimseyi tatmin etmediğine kanaat getirdi ve bu bombalama hamlesi ile Avrupa`nın en önemli askeri gücü olduğunu ve bölgede önemli bir aktör olarak kalacağını hissettirdiğini düşündü. O da “kazandım” dedi.

Fransa, Trump ile bozulan uyumun bu vesile ile yakalandığını, bölgede daha fazla görünmesinin artık daha anlayışla karşılanacağını, Rusya, Türkiye ve İran`ın dünyaya verdikleri işbirliği pozuna büyük darbe vurduklarını, Türkiye ile Rusya`nın arasını açtıklarını ve bunda en büyük payın kendisine ait olduğunu söyledi ve kazandığını iddia etti.

Türkiye, saldırıyı “memnuniyetle” karşıladığını açıkladı ve Esad`ın cezalandırılmasının kendi tezleriyle uyuştuğunu düşündü.

İsrail, hem Esad hem de İran`ın zarar gördüğünü ve bombalamada esas kazananın kendisi olduğunu düşündü ve “yine kazandığına” kanaat getirdi.

İran, Amerika ve dostlarının tehdit ve saldırılarının fos olduğunun ortaya çıktığını söyledi ve kazandığını düşündü.

Bunların yanı sıra Suudi, BAE ve PYD gibi güçler de Amerika`nın bölgede gücünü göstermesinden dolayı kazançlı çıkacaklarını düşündüler.

Peki ya bundan sonra…

Herkes şimdiye kadar yaptıklarını yapmaya devam edecek, kendi çıkarlarını “doğrular” diye pazarlayacak ve başkalarına kabul ettirmeye çalışacak.

Bombalamanın verdiği hava Amerika`daki keskin görüş ayrılıklarını gidermeyecek ve güçler çatışması kendini daha fazla hissettirecektir.

Türkiye`deki Erdoğan, Ruhani ve Putin zirvesinin Batı`yı rahatsız ettiği kesindi; ama bununla birlikte sıcak ortamın yapay olduğu, çıkarların kesinlikle uyuşmadığı da kısa sürede ortaya çıkmıştı. Daha zirve sırasında Ruhani`nin “Afrin`in Esad`a teslim edilmesi” talebinin bir gün sonra Rus Bakan Lavrov tarafından tekrar edilmesi Türkiye`nin tüm umutlarını kırmıştı. Yüzbinlerce kişinin katili olan Esad`ın meşruiyetinin kabul edilmesi hem insani hem de siyasi olarak bir faciaydı. Türkiye`deki solcu, ulusalcı ve bir kısım İslamcı çevrenin “Esad ile görüşülsün” teklifi hem Esad`ın meşrulaştırılması hem de Türkiye`deki mevcut hükümetin zayıflatılması amaçlıydı.

Suriye`deki askeri üslerin bombalanması öncesinde Amerika tarafından Türkiye`ye verilen “arabuluculuk” görevi aslında Türkiye`ye bundan sonra “bize yaklaş” mesajıydı.

Türkiye`de hükümete yakın siyasal analizciler mevcut durumdan Türkiye`nin kazançlı çıkacağını iddia etmekteler; ama ipte birkaç cambazın olduğu “denge”yi korumanın zorluğu da ortada. Bir tarafta PYD-PKK`ye ve FETÖ`ye destek verenler öte tarafta “Esad`ın meşruiyetini” tanımaya zorlayanlar… Tabii bu arada Esad ve destekçilerinin de PKK ile ittifak peşinde olduğunu ve bunun için arayışlarda bulunduklarını unutmamak gerekir.

Sonuç olarak…

Hemen tüm aktörler kazandıklarını düşünüyorlar ve buna yönelik tezlerini sıralıyorlar.

Ama hemen herkes biliyor ki, coğrafyada tek kaybeden var, o da Suriye`nin Müslüman halkı…

Ne Esad ve destekçileri ne de Amerika ve ortakları Müslüman halkı bombalarken önceden haber vermiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları