Müslüman, Müslümanca Yaşasın
Avrupa`da Müslümanlara, camilere yönelik saldırılar gittikçe artıyor.
Son altı haftada sadece Almanya`da 19 cami kundaklanmış.
İşin içerisinde PKK`nin, PEGİDA`nın, hatta Alman istihbaratının olduğuna dair iddialar var.
İşin ilginç yanı bu örgüt ve kurumlardan aksi istikamette, suçlamaları reddettiklerine dair bir açıklama da yapılmadı.
Hatta PKK bazı kundaklamaları göstere göstere yaptı.
Her kim yapıyorsa bu onun İslam düşmanlığını, ideolojik zavallılığını gösterir.
Bu arada Alman devletinin bu konuda harekete geçmemesinin bilinçli olduğunu düşünüyorum.
Alman İçişleri Bakanı Horst Seehofer, İslam'ın Almanya'ya ait olmadığını söyledi. Laik bir devlet olduklarını iddia edenlerin İslam karşısında Hıristiyan köklerine vurgu yapması acizlik ve düşmanlıktan başka bir şey değil.
Alman Başbakan Angela Merkel, aksi istikamette bir açıklama yapsa da bir şey değişmez.
Kirli yüzleri iyice deşifre oldu.
DEAŞ gibi yapılanmalar üzerinden Müslümanları suçlayanların nasıl kindar ve rezil bir zihin dünyasına sahip oldukları anlaşıldı.
Ve Müslümanlar ile aralarındaki büyük fark çıktı ortaya.
En sıkıntılı döneminde bile Müslüman Kardeşler teşkilatı üyeleri Mısır`da saldırılara karşı kiliseleri korumuşlardı.
Öte taraftan…
Yüzlerce caminin yakılması, kundaklanması, İslami değerlere hakaret edilmesi karşısında hiçbir şey yapmayan Avrupa devletleri ve halkları…
Ama korkunun ecele faydası yok!
Kokuşmuş ideolojileri ve inançları ile tepetaklak yuvarlanıyorlar.
İslam, her zamankinden genç ve canlı olarak mazlum ve huzursuzlar için kurtuluş kapısı olmaya devam ediyor.
Geçenlerde ilginç bir haber yansıdı basına.
“Macaristan Meclis Başkanı Köver, 2020 yılında Londra'da ibadet eden Hristiyanlar ile Müslümanların sayısının aynı olacağını, ülkesinin böyle bir durumdan kaçınması gerektiğini söyledi.”
Lazslo Köver, Londra'da 2001 yılından bugüne 500 kilisenin kapandığını, buna karşın 423 caminin inşa edildiğini söylemiş.
Batının medyası yoğun bir kirli bilgi pompalıyor; ama buna karşılık küçük samimi çabalar iyi sonuçlar veriyor.
Batıda bir dönem Müslüman olduğunu; ancak yaşananlar karşısında İslam`ı terk ettiğini söyleyenler için Kur`an aydınlığında bakarak kirli bir algı operasyonu yürütüldüğünü söyleyebiliriz.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Kitap Ehlinden bir bölümü, dedi ki: 'İman edenlere inene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde inkar edin. Belki onlar da dönerler.” (Al-i İmran/72)
Bu operasyonlar Allah`ın izniyle her zaman ellerinde patlıyor.
Asıl önemli olan İslam düşmanlarının yaptıkları değil, Müslümanların yapmadıklarıdır.
Siyer Araştırmaları Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım sosyal medyadan bir fotoğraf ile birlikte şöyle bir bilgi paylaştı:
“Abdülhamit aslen Danimarkalı, 22 sene önce Müslüman olmuş...
Nasıl oldu? diye sordum.
Cevap: Oruç ve namazdan çok etkilendim, sonra Kur'an ile tanıştım.
Nasıl tebliğ yapılmalı? diye sordum.
Cevap: Müslümanlar İslam'ı yaşasın yeter.”
Ne kadar güzel ve veciz bir söz!
Eskiden binlerce kişi Müslümanların ahlakından, dürüstlüğünden etkilenip Müslüman oluyordu; ama son zamanlarda bu çok azaldı.
Yeni Müslüman olmuş kişilere sorulduğunda büyük kısmı, okuma ve araştırma sonucunda bu yolu seçtiğini söylüyor.
Herkesin okuma ve araştırmaya imkanı yok; ama İslam`ı yaşayan bir Müslüman çok fazla kişiyi etkileyebilir.
Evet, Müslümanlar İslam`ı yaşasın yeter.
İslami değerlere önce Müslümanlar değer versin, edebini muhafaza etsin, umulur ki, Allah hayır kapılarını açacaktır.
Müslümanlar, hileden, yalandan vazgeçsin, bu kötü hasletler için “Zaman bunu gerektiriyor” demesin.
Çıkar kavgalarının ilke ve değerleri allak bullak ettiği bu zamanda Müslümanlar “emin” olmanın ne anlama geldiğini yaşantılarıyla göstersin.
Müslümanlar katliam ve vahşeti normal karşılamasın, çünkü bu onun içindeki insanı öldürür.
Müslümanlar kardeşliğin ne olduğunu, ‘mümine merhametli, kafire şiddetli` olmanın neye karşılık geldiğini bilsinler ve ona göre davransınlar, iklim hemencecik değişiverir.
Müslümanlar “Müslüman” gibi davransın, Müslümanca yaşasın, yeter!