Yolcuyuz
Dünyada şahsi olarak hak üzerinde bulunanlar, toplumun bozulmasına seyirci kalmaları sonucu hak üzerinde kaim de kalamazlar. Kur'an'da Hz. Davud ve Hz. İsa'nın diliyle Yahudilere lanet edilmiştir. Bu lanetin sebebi, o dönemde Yahudi toplumunda yaygın olan günah ve zulüm irtikabını birbirlerinden men etmemeleriydi.
Allah (CC.) Kur'an'da buyuruyor: "Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayacak bir fitneden korkup sakının."( Enfal:25)
Filistin coğrafyasında ve dünyanın muhtelif yerlerinde İslam düşmanı kâfir ve Yahudilerin Müslümanlara saldırması, Müslümanların davalarında haklı olduklarının göstergesidir. ABD ve siyonist çetenin Kudüs konusundaki alçak tutumları ümmeti uyandırıp ayağa kaldırdı. Filistinli Müslümanların dün olduğu kadar, bugün de haklı davaları uğrunda bir takım meşakkat ve mahrumiyetlerle karşılaşması mümkündür.
Kudüs için ayağa kalkan dünya Müslümanları ve Filistinli mücahitler, Yahudi terörüne karşı hep birlikte direnip İslam düşmanları karşısında kararlılıkla protestolarına devam ederlerse, inşallah ümmetin yarınları birçok muştuyu beraberinde getirecektir.
Müslüman davetçi, dava yolunda İlahi rızayı gaye edinmelidir. Vazifesini yaparken vazifeyi ilahiye de karışmadan, hareket etmelidir. Hakeza yolun sarp yokuşları ve dönemeçlerinde umutsuzluğa kapılmadan azim ve sebatla yol almalıdır. Yolcu yola çıkarken zaferle değil, seferle mükellef olduğunun idrakinde olmalıdır. Bilmeli ki muzaffer edip aziz kılmak Allah'ın takdiri iledir.
Nasıl olsa bu dar-ı dünyada misafir ve yolcuyuz. Dahası ömrümüz kısa ve yol uzundur. Yolcu yolunda gerek. Yani bir hedefi gerçekleştirmek için çalışan, gayret sarf eden yolcu kimi sebeplere takılıp kalmamalı; hele vakit kaybetmemeli ve bir an önce hedefine varmalıdır.
Yolcu, bu yolda birilerinin mızıkçılık yapıp çelme takma ihtimallerini de göze almalıdır. Yolda bir başımıza kalma durumu da yok değildir. Yolun gelen gideninin çokluğu ve azlığı yolun kutsiyetine halel getirmez. Bu yolda vahamet olan yolun yolcusuz kalması değil, yolcunun yolsuz kalmasıdır. Yolda amaç dosta varmak ve kavuşmaksa gerisi laf-ı güzaftır.
İnsana yolculuk esnasında azık gerekir. Mü'min'in azığı da takva değil midir?
(Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının (Bakara: 197)
Gerçek meziyet yolcunun yolculuk esnasında dünyevi azıklar edinmesinden ziyade Allah'tan korkması, O'na itaat etmesi ve hayatını günahlardan temizlemesidir.
Resül-i Ekrem (s.a.v.) vefakâr dostu Ebu Zer (r.a.)'e hitaben:
"Ey Ebu Zer! Gemini yenile. Çünkü deniz derin ve tehlikelidir. Azığını tam tekmil al. Çünkü yolculuk uzun ve uzaktır. Yükünü de hafiflet. Çünkü dağlar arasındaki yol sarp ve meşakkatlidir. Amelini halis kıl, sadece Allah için yap, çünkü iyiyi kötüden ayıt eden Allah (c.c.) Basir'dir.
Şair Yahya Kemal Beyatlı ne güzel ifade etmiş:
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
İnsanın kader haritasında ayrıntılar bile çizilmiştir. Kişinin ömrünü nerede ve nasıl geçireceği bellidir. Ebede yürüyen hayat gemisinin limandan demir almasının da bir günü vardır. Dünya limanına yanaşan bu hayat gemisi dün demir atmıştı, bu gün ise imtihan sırrı gereği demir almakta. Allah'ın koyduğu rotada hareket eden bu hayat gemisinin seyrini değiştirmenin imkanı da bulunmamaktadır.
Öyle ki sessizce nice sevdiklerimizi aramızdan alıp götüren bu gemiye, sadece baka kalmaktayız. Bu gemiyle yolculuğa çıkan güzel dostların arkasından; " Bu yolculuk nereye" diye feryat da etsek de sonuç değişmeyecektir. Öyle ise siz ey insanlar! Hükmünüz ve sözünüz konusunda nereye giderseniz gidin veya hangi tarafa yönelirseniz yönelin, karşınıza çıkacak olan gerçekle bir gün yüzleşeceksiniz. Yolculuğunuzun nihayetinde bir menzile varacak ve hesaba çekileceksiniz.
Bu hazan ve hüzün mevsiminde, göçen güzel yolcuların ardından nemli gözlerle ufka bakakalırken, gidenlerin hiç birinin seferden dönmeyeceğini de bilmekteyiz. Çünkü bu yolculuk gidenlerin bir daha dönmeyeceği bir yolculuktur. Bunun için süzülüp uzaklaşan gemilerin arkasından ne bir el sallanmaktadır, ne de bir mendil. Kaldı ki gidenler ne bayrama, ne de seyrana gitmediler ki gerilerinde bir takım şenliklerle uğurlansın. Onlar hüzün ve sevincin cem olduğu ölüm gemisiyle yolculuğa çıkarak, rableriyle buluşmaya gittiler. Şehitler ve şahitler olarak...
Allah'ım! Zulüm, küfür ve nifak girdabında dolanan hayat gemimizi batırma! Bu ümmetin gemisini sahili selamete kavuştur.