• DOLAR 34.296
  • EURO 37.23
  • ALTIN 2991.291
  • ...

Bugünkü köşe yazımı ashab-ı uhdud, yani hendek sahiplerinin ağır imtihanını tema olarak işleyen bir öyküyle sürdürmek istiyorum. Öykü hazin ve bir o kadar da ibret ve derslerle doludur:

     Sizden öncekiler arasında zalim bir yönetici vardı. Sihirbaz yaşlanınca krala: "Ben artık yaşlandım. Bana bir genç gönder de ona sihir yapmayı öğreteyim!" dedi. Kral da sihir yapmayı öğretmesi için ona bir genç çocuk gönderdi. Gencin geçtiği yolda bir rahip yaşıyordu. Genç bir gün giderken rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza her gittiğinde rahibe de uğruyor, yanında bir müddet oturup onu dinliyordu.

    Bir gün sihirbaz yanına gelen delikanlıyı dövdü. Genç de bu durumu rahibe şikâyet etti. Rahip ona: "Eğer sihirbazdan dövecek diye korksan:' Ailem beni oyaladı!' aileden korkacak olursan, 'beni sihirbaz oyaladı!" diye tembihte bulundu. O bu halde devam ederken, insanların bir yoldan geçmesine engel olan büyük bir canavara rastladı. Kendi kendine: " Bugün bileceğim; sihirbaz mı daha faziletli, yoksa rahip mi daha faziletli!' diye mırıldandı. Bir taş aldı ve:

    "Allah'ım! Eğer rahibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise şu hayvanı öldür de insanlar geçsinler!" deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar yollarına selametle devam ettiler.

     Delikanlı rahibe gelip durumu anlattı. Rahip ona: " Evet! Bugün sen benden daha üstünsün! Görüyorum ki, yüce bir mertebedesin. Sen bir imtihan geçireceksin. İmtihana maruz kalınca sakın benden haber verme!" dedi.

    Genç anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları başkaca hastalıklardan da kurtarırdı. Bunu kralın gözleri kör olan arkadaşı işitti. Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve: " Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi senindir" dedi. O da:

    "Ben vesileyim, şifayı veren Allah'tır. Eğer Allah'a iman edersen, sana şifa vermesi için dua edeceğim. O da verecek!" dedi.

 Adam derhal iman etti, Allah(cc.) da ona şifa verdi. Adam daha sonra kralın yanına geldi. Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu. Kral:

"Gözünü kim sana iade etti?" diye sordu.

 "Rabbim!" dedi. 

      Kral celallenerek: "Senin benden başka bir rabbin mi var?" dedi.  Adam:

    "Benim de senin de rabbimiz Allah'tır." cevabını verince kral onu yakalatıp işkence ettirdi. O kadar ki gözünü tedavi eden ve Allah'a iman etmesini sağlayan gencin yerini de gösterdi. Genç de oraya getirildi. 

       Kral ona: "Ey genç! Senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun! dedi. 

      Genç: "Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren Allah'tır."  dedi. Ancak kral onu da tutuklatıp işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi. Bunun üzerine rahip getirildi. Ona: "Dininden dön !" denildi. O buna direndi. Hemen testere getirildi. Başının ortasına konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra genç getirildi. Ona da:

    "Dininden dön!" denildi. O imanından taviz vermedi ve direndi. Kral onu da işkencecilerine teslim etti. "Onu falan dağa götürün, tepesine kadar çıkarın. Zirveye ulaştığınız zaman tekrar dininden dönmesini isteyin; dönerse ne ala, aksi takdirde dağdan aşağı atın!" dedi.

Onu dağa çıkardılar.                                       

      Mümin genç: "Allah'ım bu zalim zorbalara karşı bana yardım et, ayaklarımı dinin üzere sabit kıl!"  Bunun üzerine dağ onları salladı ve hepsi yere yığıldılar. Genç yürüyerek kralın yanına geldi. Kral çaresizdi. Onu adamlarından bazılarına bir daha teslim etti ve:

    "Bunu bir gemiye götürün. Denizin ortasına kadar gidin. Dininden dönerse ne âla, değilse onu denize atın!"  dedi. Gencin Rabbi ona yine yardım etmiş, gemi alabora olmuş, gencin dışında hepsi suda boğulmuşlardı. Genç yürüyerek hükümdara geldi. Krala:

    "Benim emrettiğimi yapmadıkça sen beni öldüremeyeceksin!" dedi. Kral:

"O nedir?" diye sordu.

      Genç: "İnsanları geniş bir düzlükte toplarsın, beni bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok alırsın. Sonra oku, yayın ortasına yerleştirir ve: 'Gencin Rabbinin adıyla' dersin. Sonra oku bana atarsın. İşte eğer bunu yaparsan beni öldürürsün!" dedi.

Hükümdar, hemen halkı bir düzlükte topladı. Mümin genci bir kütüğe astı. Sadağından bir ok aldı. Oku yayının ortasına yerleşirdi ve: "Gencin Rabbinin adıyla!" dedi ve oku fırlattı. Ok çocuğun şakağına isabet etti. Çocuk elini şakağına okun isabet ettiği yere koydu ve şehid olarak Rabbine kavuştu. Halk bir ağızdan: "Gencin Rabbine iman ettik!” dediler. 

     Halk bu sözü üç kere tekrarladı. Hükümdarın adamları telaşla: Kralım ne emredersiniz? Vallahi korktuğumuz başımıza geldi. Halk topluca ihtida etti!" dediler. Evet, mümin genç hayatıyla olduğu kadar ölümüyle de dinine hizmet etmiş ve muhteşem bir inkılaba kapı aralamıştı. Kral öfkeyle hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti. Derhal hendekler kazıldı. İçlerinde ateşler yakıldı. Kral:

    "Kim dininden dönmezse onu ateş dolu hendeklere atın!" diye emir verdi. Bir ara, beraberinde çocuğu olan bir kadın getirildi. Kadın oraya düşmekten çekinmişti. Çocuğu:

     "Anneciğim sabret. Zira sen hak üzeresin!" dedi.