• DOLAR 34.607
  • EURO 36.695
  • ALTIN 2917.407
  • ...

Bir önceki köşe yazımda, "Eğitim Müfredatı, bireyin hayatının farklı dönemlerinde karşılaşılabilecek yaşamsal sorunları kapsamalıdır," demiştik. Eğitim öğretim müfredatının Müslüman gelişim psikologları ile pedagogların tavsiyeleri dikkate alınarak revize edilmesi hayati bir öneme haizdir. Müfredat; biyolojik, psikolojik, ahlaki ve İslami açıdan değerlendirilip sil baştan düzenlenmeli, farklı aşamalarda müfredata aile eğitimi, mahremiyet ve evlilik konusu ile nezaket ve görgü kuralları da dâhil edilmelidir. Daha nitelikli bir eğitim öğretim anlayışını yakalamak adına köklü bir değişikliğe gidilmeli, bunun için yeni yöntem ve stratejiler takip edilerek eğitim sisteminin temelleri İslami bir düşünceye oturtulmalıdır.  

Mevcut gelenekçi hocaların yetersizliği konusunda da bir şeyler yapılmalıdır. Söz konusu gelenekçi hocalarımızın günümüzün evrensel perspektifinden çocuklarımıza İslam'ı öğretme kabiliyetlerinin olup olmadığından da doğrusu emin değiliz. Mezhepsel ve meşrebsel aidiyet üzerinden kendini tanımlayan ve bu pencereden dünyaya bakan ulemanın, ümmetin vahdetini sağlaması, kitleleri peşlerinde sürükleyip neslimize olumlu anlamda katkı sunabilecekleri alan kısıtlıdır. Kur'an'ın doğru telaffuz edilmesi ve tonlanmasını amaçlayan tecvit ilmi öğretiminde bir miktar başarı sağlansa da tedrisat için klasik metottan vazgeçip yeni yöntem ve stratejilere başvurup teknolojiden gereği gibi faydalanılmazsa çalışmalar nakıs kalacaktır. İslam Eğitim Felsefesinde çocuklara verilen eğitimin temel amacı, onların kafalarını sadece soyut ve âtıl dini malzemeyle doldurmak değildir; tam aksine, insanın manevi ve ben ötesi boyut ve tutumlarında büyük ve olumlu değişimlerin oluşmasına katkıda bulunmak, İslam hakkında genel ve anlaşılabilir kavramları kazandırarak şuurlu bir nesil yetiştirmektir. 

 Maddi değerler üzerine inşa edilen Batı medeniyeti, manevi değerleri ve insanın manevi boyutunu ihmal etti. Hem ilimsiz bilim, içinde yaşadığımız çağın en büyük paradoksunu oluşturdu: Kendisine inanmayan, kendisini değersiz hisseden ve kendine güvenmeyen, gelişim potansiyelini, sırrını kavramayan, kısaca kim olduğunu bilmeyen çaresiz insanlar, kertenkele deliğine sıkışmış psikologların kliniklerinde çare aradı. Batılı psikologlar, terapi adı altında kendilerine başvuran insanları "normal" ve "anormal" gibi birtakım isimlerle yaftalayarak oluşturdukları karamsar tablo karşısında kitlelerin şüpheci bir tavır takınmasına neden oldular. 'Modern Psikoloji, yüzeysel olarak bazı geçici başarılar getirse de çevresel kirlenmenin de ana nedeni olan, insanın ruhsal varoluş kirlenmesini önleyemedi. 

 Ruhsal kirlenme ve toplumsal çürümüşlüğün önünü alabilmek için Müslüman eğitim psikologlarımız, Batılı modern psikologların kuyruğuyla meşgul olmaktan vazgeçmelidirler. Müslüman eğitim psikologları, ahlaki değerler ve dini tutumların gelişimi hakkında herhangi bir kişiden çok daha fazla bir şey bilmelidirler. Bu bağlamda taklit edilen ve özdeşleşilen bir modelin önemini düşünürsek, Müslüman eğitim psikoloğu, çocuklar için dinamik, popüler bir öğretmen; kendisini davasına adamış, sevimli bir bilge, rol model, genç kuşağın seveceği ve saygı duyacağı bir kişilik olmalıdır. 

 Müslüman eğitim psikologları yöntem, müfredat geliştirme, çocuk büyütme ve yetiştirme uzmanları ve bu büyük programın gerçekleştirilmesiyle ilgili diğer uzmanlarla yakından çalışırlarsa, okullarımızdaki İslami eğitim dersleri en etkin ve popüler dersler olacaktır. Daha da önemlisi, böylece İslam'ı, evlilik, boşanma ve miras hukukundan ibaret görmeyen, dinamik, kendisini davasına adamış devrimci bir Müslüman neslin yetişmesinden emin olacağız.  

 Kuşkusuz, bu konuda yapılacak araştırmalar büyük külfet gerektirir. Halkı Müslüman ülkelerin devlet başkanları, ülkenin gerçek ideolojisi ve devletin dini olarak İslam'a hizmeti ağızlarından düşürmemektedirler. Müslüman halkların oyuyla iktidara gelen hükümet ya da devlet başkanları, söylediklerinin somut bir örneği olarak İslam'ın ve ümmetin geleceğini etkileyebilecek bu hayati projeye kaynak ayırmalıdırlar. Sorunların ehemmiyeti ve benzerliği nedeniyle, ümmetçi bir bakış açısı ve projesi olarak eğitim konusuna yaklaşılması önerilir.