• DOLAR 34.468
  • EURO 37.286
  • ALTIN 2995.421
  • ...

Müslüman psikologların akademik eğitimlerini İslam'ın hizmetinde kullanabileceği alanlardan biri de eğitim psikolojisidir. Nüfusunun ezici çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede Batılı bir eğitim tarzı ve Greko- Romen tarih anlayışının dayatılmış olması eğitim sistemimizin en büyük handikaplarından biri olsa gerek... Tarihte Romalıların kendilerini evrenin merkezine koyması, kendi tarihlerini dünya tarihi olarak görmeleri ve barbar diye niteledikleri diğer dünya milletlerini dışladıkları hepimizin malumudur. Batılılar eğitim müfredatlarını işte tam da bu felsefi anlayışa göre oluşturmuşlardır. Müslüman halkların kendine has bir eğitim felsefeleri olmayınca, eğitim psikolojisi alanında asırlardır Batı'yı taklit etmeye devam eden Müslüman psikologlarımız sıkıştıkları kertenkele deliğinden bir türlü kurtulamıyorlar. Dahası, Müslümanların eğitim psikolojileri Yahudilerin kirlettiği Freudyen kuyuların zehirli sularıyla kirlenmişse orada dindar bir nesilden ziyade kindar bir neslin yetişeceği bir hakikattir.

 

İslam Dünyasının neredeyse her yerinde, İslami öğretim gerçekten kötü bir durumdadır. İlköğretimden yüksek öğrenime kadar Batı ve Doğu'nun İslam dışı kültürlerine açık ve hiç de ümit verici olmayan eğitim sistemimize rağmen, İslam'ın Müslüman ülkelerde siyasal ve sosyal bir güç olarak zemin kazanmaya devam ediyor olması da Allah'ın yardım ve inayetinden başka bir şeyden kaynaklanmıyor. Uzun yıllar emperyalist Batı hâkimiyetinde kalan Müslüman ülkelerde, alenen İslam'a ve Müslümanlara yönelik askeri saldırılar ve uzun vadeli eğitim planları ve uygulanan sosyal politikalar, Müslümanları özüne yabancılaştırmış ve İslami eğitimin, bu emperyalistlerin kurdukları ve korudukları Batılı modern okullarla mukayese edildiğinde çok daha aşağı pozisyona indirgenmesine yol açmıştır. Bu hal, Müslüman milletlerin eğitim sistemlerinde "dini" ve "seküler" ikili yapı ciddi bir bölünme yaratmıştır. Doğrusu, batılı bir eğitimden geçmiş, hem dolgun maaşlı Müslüman psikologlar ve bir kısım eğitimcilerimiz kendi neslinin çocuklarına tepeden bakmaya başlamışlardır.  

 

İster emperyalist etkiler ister sırf içten çöküş nedeniyle olsun, pek çok İslam ülkesindeki ulemanın tipik portresi, gelenekçi, katı, sakallı cübbeli bir şeyh veya molladır. Mesela, herhangi bir Batı dilini konuşamayan, fen bilimleri, coğrafya ve matematik gibi müspet ilimlerin eğitimini almamış bir alim, modern standartların altında kalmış kültürsüz bir kişidir. Ya da İslam ülkelerinde dini tedrisatta bulunan hocaların büyük çoğunluğu ya yaşlı ya da dar kafalı olarak addedilmiştir.  

 

Doğrusu bu ithamlara maruz kalmış medreselerimizdeki klasik eğitim sistemini de sorgulamamız lazım. Hocanın en iyi bildiği ve en çok kullandığı yöntem, "dikte etme çalışması ", "metinleri ezberleme" ve bıktırıcı "tekrar" a dayalı üçlü arkaik sözlü anlatımdan vazgeçilmelidir. Bu yöntemde öğrenciler kendilerine sunulan konuları anlasınlar veya anlamasınlar hocanın vurguladığı en önemli mesele, dikte ettiği şeyi öğrencilerin ezberlemesidir. Aslında bazı durumlarda öğrencinin ezberlemekten başka yapabileceği bir şey de yoktur. Çünkü öğretilmeye çalışılan konu, kavrama kapasitesinin çok üzerindedir de ondan...  

 

Dayatılmış sistemlerin dini ve seküler şeklinde bölünmüşlüğünün ve hocaların geleneksel yöntem dışında çok az şey bilmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak modern okullarda verilen İslami derslerin müfredatı, genellikle ibadetlerle, giriş düzeyinde fıkıh bilgisiyle, Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber (s. a. v)'in hadislerinin bir kısmının ezberletilmesiyle sınırlı kalmıştır. Böylece kapsamlı devrimci bir hayat tarzı olan İslam, modern hayatın gündeminden uzak, dinamik olmayan küçük bir alana indirgenmiştir. Şu hâlde Müslüman Psikolog ve eğitimcilerimize büyük iş düşmektedir. Bu durumda Müslüman Psikologlara büyük iş düşmektedir. Samimi bir Müslüman psikolog, İslami eğitimin mevcut klasik yapısının değiştirilmesine yönelik mukaddes cihatta önemli bir rol almalıdır. 

 

İslam, Batılı dar anlamıyla sadece bir "din" değil, her şeyi kucaklayan, dünya ve ahiret hayatımızı disipline edip düzene koyan bir yaşam tarzıdır. İslam'ın temelinde insanın hayatını kolaylaştırıp mutlu etme vardır. Kur'an-ı Kerim, eşlerin birbirleriyle olan ilişkileri gibi özel konulardan tutun, İslam Devletinin ekonomik sisteminin nasıl işlemesi gerektiği gibi genel ve toplumsal meselelere kadar her konuda Müslümanlara yol gösterir. İnsan embriyolojisi, astronomi, jeoloji, hukuk, sosyal değişim, beslenme gibi kâinattaki her konuda rehberlik yapacak öğütler vermektedir. İşte tam da bunun için, gerçek bir İslam Devletinde İslami eğitim, ideal olarak okul müfredatının tüm konularıyla bütünleşmiş olmalıdır. Bu alanda her bir öğretmen, kendi konusunu İslami çalışmaların belirli yönleriyle ele almalıdır. 

 

Bu ideal bütünleştirilmiş müfredat henüz geliştirilemediğine göre, İslami ve adap dersleri ayrı bir eğitim konusu olarak, en azından İslam'ın bu geniş ve etkileşimsel özelliğini yansıtıcı nitelikte olmalıdır. Müfredat, hayatın farklı dönemlerinde karşılaşılabilecek yaşamsal sorunları kapsamalıdır. Bu bakımdan, Müslüman gelişim psikoloğunun önereceği tavsiyeler hayati bir öneme sahiptir. (...devam edecek)