Hz. Peygamber'in Çocuk Terbiyesi
Hz. Peygamber (s.a.v), fertlerin eğitimine, bunlar arasında da çocuk ve gençlerin terbiyesine son derece önem vermiştir. Hz. Peygamber bu eğitimi gelişi güzel bir biçimde yapmamış, gençlik psikolojisini dikkate alan önemli metotlar uygulayarak yapmıştır. Uyguladığı bu metotlar sayesinde insani değerlerin çoğunun yok olduğu bir toplumu, insanlığın iğrendiği bir topluluk olmaktan çıkarıp insanlığın imrendiği bir ümmet haline getirmiştir.
Efendimiz(s.a.v)'in bir metodu da yaparak/yaşayarak çocukları ve gençleri eğitmesidir. Çocukların ahlaki ve ruhi olgunluğa erişmesi için gerekli bilgi ve tatbiki/pratik örnekleri Hz. Peygamber'in hayatında bulmak her zaman için mümkündür. Çocuk eğitimi hususunda sıkıntı yaşayan anne babalar, çocuklarının eğitimiyle ilgili hususlarda Efendimiz(s.a.v)'in takip ettiği yöntem ve uyguladığı terbiye metotlarına başvurmaları müşkülatlarını kolaylaştıracaktır. Kaldı ki Efendimizin hayatında bir kısır döngü ve tezat bulamazsınız. Çünkü O, insanlık için bir hazine ve numunedir. Çocuğun topluma faydalı bir birey, ahlaklı, anne abasına saygılı, rabbini bilen bir mümin olarak yetişmesi için çare arayanlar çareyi uzaklarda değil, yakınlarında aramalıdırlar.
"Sana gereken yumuşaklık ve şefkatli davranmaktır. Kabalık, şiddet ve edep dışı sözlerden sakın! Tarif edip öğretiniz; kaba ve sert davranmayınız!"(Buhari) Hz. Peygamber(a. s)'ın bu tevcihlerine en çok çocuklar layıktır. Çocuklar kendi aralarında zekâ, hırçınlık, aktif, hiperaktif ve çağrıya olumlu cevap verme bakımından farklılık arz ederler. Anne baba bir çocukların dahi kişilikleri farklı olabiliyor; kimi yumuşak huylu, kiminin mizacı mutedil, kiminin de mizacı katı ve serttir. Çocuğun kişilik oluşumu üzerinde hem ailenin hem büyüdüğü çevrenin, gittiği okulun, hülasa, yetiştiği ortamın ve kültürün etkisi büyüktür.
Resulullah(sav) çocuklara sıcak ilgi ve derin şefkat göstererek onları terbiye etmiştir. Bizden önceki İslam büyükleri ve salih kişiler de aynı metodu dikkate alarak çocukları eğitmişlerdir. İslam Eğitim Felsefesinde kibarlık ve yumuşaklık metodunun ters teptiği yerlerde birtakım cezai müeyyide metotlarının devreye alınması durumu söz konusudur. Batılıların 'Bırakın yapsınlar, bırakın etsinler' felsefi anlayışını reddediyoruz. Batı ülkelerinde ve modern(leş)miş İslam toplumlarında kabul gören modern psikoloji anlayışına göre; "Eğer çocuk aptalca bir şey yaparsa hiç görme, bir şey söyleme. Pekiştirilmeyen davranış otomatik olarak kaybolacaktır." Bir psikoloğun, çocuğu davranış bozukluğu gösteren anneye tavsiyesinin Müslüman topluma uyarlanmasının tutarlılığı var mıdır? Doğrusu Avrupa'nın orta sınıf ailelerinde görülen ve modern psikolojinin teşvik ettiği aşırı müsamaha ve istikrarsız disiplin anlayışı, günümüz gençliğinde sıkça karşılaştığımız psikopatik ve suç içeren davranışların başlıca nedeni olarak görülmektedir.
Anne baba ve eğitimciler çocuğun eğrilik ve yanlışlıklarını çocuğun yapısı, karakter ve tutumuna göre birtakım çareler üretmek suretiyle gidermeye çalışmalıdır. İmam Gazali: "Her çocuğa, onun ruhsal yapısına, zekâ ve mizacına uygun muamele edilmelidir. Çocuğa kendisini hataya düşüreni, hataya düşürenin hayatının ölçüsünü, kültür seviyesini ve bugüne kadar nasıl bir ortamda yetiştiğini anlatmak suretiyle bilgi vermek gerekir. Bütün bunlar eğitimciye çocuktaki sapmanın sebebini anlayıp gereken açıklamada bulunmasına imkân verir, çocuğun hastalığını teşhise yarar. Terbiyeci, mevcut hastalığın ilacını bulmanın imkân dahilinde olduğunu anladığı, hastalığın asıl yerini tespit edip teşhis koyduğu zaman ona uygun gelen ilacı verebilir ve onunla en üstün bir yöntem içinde yürüyebilir. Öyle ki yavaş yavaş çocukla birlikte sağlıklı kişilerin bahçesine erişir, Allah'tan korkup fenalıklardan sakınanların fazilet kıyısına gelebilir" der.
Efendimiz(s. a. v) çocuğun işlediği hataya parmak basıp onu her hususta irşat edip yönlendirmiştir. Ömer bin Ebi Seleme (r.a) anlatıyor: "Ben Resulullah(sav)'ın himayesinde bulunan taze bir genç idim. Sofrada elim yemek kabının üzerinde hareket eder, belli bir yerinden değil, kabın her yanından elimi uzatıp yemek alırdım. Bunun üzerine Efendimiz bir gün bana şöyle buyurdu: "Delikanlı! Allah'ın ismini an, sağ elinle ye ve yemek kabından da senden yana olan kısmından alıp ye!" buyurdular.
Şair, ebeveyn ve aile terbiyesinden mahrum bir şekilde yetişen çocuklar için: "Cennet misali bahçelerde yetişen bitkiler ile çölde bakımsız boş yetişen bitkiler, elbette bir değildir" der.