Türkiye'deki Eğitimin Niteliği
Türkiye'de eğitim öğretim işlerinin tamamı devlet eliyle yapıldığı için eğitimin mutfak kısmında yine devletin kendisi vardır. Şu haliyle -özel eğitim kurumları dahil- hiçbir eğitim kurumu, MEB'in denetim ve kontrolünden vareste değildir. Şöyle ki; devlet hem mutfağın aşçısı, hem mutfağı denetliyor, yetmedi, kendine not verip performansını değerlendiriyor. Eğitimin hali pür melali böyle olunca adil olmayan bu uygulama ortaya çıkıyor. Ayrıca devlet ricali tarafından eğitime millilik kimliğinin yakıştırılması yanlışı da eğitimin kalitesi için kuşku uyandırmaktadır.
Eğitim politikalarımızı belirlerken, adaletli davranan bir neslin yetişmesini arzulamaktan ziyade, salt egemen sistemin bendesi fertler olması hedefleri gözetleniyorsa, memlekette bırakın eğitimin kalitesinden söz etmek, eğitimin keten helvası çoktan yanmıştır bile... Niteliğin artırılması noktasında adaletli insan yetiştirmek, eğitimin önemli meselesi olmalıdır. Hakeza bir memlekette adalet, insanlığın şahdamarı mesabesindedir. Bu damar yollarında yer yer tıkanmaların olması insanlığı ve memleketi büyük sıkıntılara sokar. Bu damarın tümden tıkanması ise, hayatın yaşanılmaz hale gelmesidir.
Ana damarın tümden tıkanmaması da düzgün ve nitelikli bir eğitim sisteminin varlığıyla mümkündür. Adaletli ve hakkaniyete dayalı bir eğitim sisteminde, insanların inancı ve düşünce yapısına bakılmaksızın, herkesin temel insani hakları korunur, dahası adaletin gölgesinde emniyete alınması sağlanır. Vicdanların eğitildiği İslam eğitim nizamında, insanların can, mal, din, akıl ve nesil güvencesi teminat altına alındığı için bağcıyı dövmek yoktur, üzüm yemek vardır. Bozmak, yıkmak, yakmak ve talan etmek yerine; yapmak, nesli ateşten kurtarmak ve onların hidayetine vesile olmak esas gayemizdir.
Eğitim insanlık için önemli bir mevzu, ihmale gelmez... İster devlet eliyle, ister vakıf eliyle olsun, yapılan eğitimin içeriği önemlidir. Mesela öğrencilere verilen eğitim kültürümüz, inancımız, kimliğimiz, tarihimiz ve toplumsal değerlerimize muvafık mıdır? Buna bakarız. Maalesef birçok alanda olduğu gibi eğitim sistemimize de batı düşüncesi hâkimdir. Batı, kendi düşünce tarzını bize dikte etmeye çalışıyor. Üstelik kendi hayat felsefesini bizlere dayatıyor. Başka inançlara hayat hakkı tanımıyor. İnanç ve kültürleri asimile edip insanlık onurunu çiğnemeye devam ediyor.
Batıyı taklit etmeye devam ettiğimiz sürece de eğitimin kalitesi düşmeye devam edecektir. Elin gavurunun eğitim müfredatını överek eğitim adına kendimize bir paye çıkarmaya çalışıyoruz, bu mantaliteyle bir yere varamayız. Medeniyet değerlerimizden beslenmiş bir eğitim sisteminden mahrumuzdur. Yusuf Kaplan Hoca bir yazısında; 'Başkalarının kavramlarıyla kendi dünyanı kuramazsın. Dünyaya "kral" olamazsın. Kralların soytarısı olursun yalnızca!' demişti.
Eğitimin Kalitesini bir miktar artırmak için;
1. Hangi hükümet gelirse gelsin, eğitim politikaları her zaman partiler üstü bir anlayışla yürütülmelidir.
2. Toplumsal gerçekler ve var olan kaynaklar göz önünde bulundurularak eğitim programlarını yenileme çalışmaları yapılmalıdır.
3. Eğitim Politikaları ve bunlara kaynaklık eden eğitim felsefeleri yeniden ele alınıp gözden geçirilmeli ve verilen eğitimin İslam'ın ruhuna ve fıtrat yasasına uygun olmalıdır.
4. Eğitimin paydaşlarının artırılması için katılım yelpazesi geniş tutulmalı; eğitimle ilgili uzman kişilerin, öğretmenlerin, velilerin, öğrencilerin, hatta yerel düzeydeki yöneticilerin eğitimle ilgili kararlara katılması sağlanmadan verilen eğitim statik(durağan) olmaktan hiçbir zaman kurtulamayacaktır.
5. Öğretmen yetiştirme sistemli bir şekilde yapılandırılmalı, ülkenin sosyo- demografik (yaş, cinsiyet, kavmiyet, din, meslek, eğitim, medeni hal gibi özellikleri) ve sosyoekonomik durumu göz önünde bulundurularak, öğrenci sayısı, öğretmen ihtiyacı ve istihdamı uzun vadeli süreçte hesaplanmalı ve öğretmen yetiştiren fakültelerin öğrenci kontenjanları buna göre belirlenmelidir.
6. Öğrencilere verilen eğitimin temelinde en başta ekonomik eşitsizlikler yatmaktadır. Eğitimin ilkeleri arasında yer alan "fırsat eşitliğini" sağlamak yerine; sınıflar ve bölgelerarası ekonomik uçurumları kaldırmak, toplumsal ve kültürel eşitsizliklerin giderilmesini de içeren bir "eşitlik" anlayışının getirilmesi en makul olanıdır.
7. Anne-baba eğitimi; alanında uzman kişilerle, eğitim kurumlarının iş birliği çerçevesinde yürütülerek yaygınlaştırılmalı ve bu eğitime katılımın artırılması için gerekli teşvikler yapılmalıdır.
8. İlkokullara belirli bir bütçe tahsis edilmelidir. Özellikle Temel eğitimin güçlendirilmesi için İlkokul müdürleri harcama yetkilisi kılınmalıdır.
9. Eğitim yöneticilerinin ahlaklı nitelikler ile donatılmış bir hale getirilmesi için MEB tarafından izlenecek politikalar belirlenmelidir.
10. Eğitim sisteminde personel denetim ve değerlendirme sistemi adil, nesnel olacak şekilde yeniden yapılandırılmalı ve çok boyutlu bir performans değerlendirme sisteminin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
11. Birleştirilmiş sınıflara uygun program ve kaynak kitaplar hazırlanmalı, görev yapacak öğretmenler tecrübeli ve gerekli eğitimi almış olmalıdırlar.