ŞAHSİYET EĞİTİMİ-1
Şahsiyet kavramı lügatte; bir ferdin kendine has görünüş, duyuş ve davranışlarının tamamı olarak tanımlanır. Ayrıca, şahsi varlık, kişilik, değerli insan, kabul gören kimse ya da sanatkârın eserine yansıyan kendine has hususiyetler gibi manalar da barındırmaktadır. Şahsiyet kavramının batı dillerindeki karşılığı personality (kişilik) ve character (karakter)'dir. Personalite kelimesi Latince, 'persona' kökünden türeme olup tarihte Yunan ve Roma tiyatrolarında yüze takılan maske anlamında kullanılmıştır. Buradan hareketle, şahsiyet kavramı için, başkalarına gösterilen veya başkalarından saklanan yüzümüzdür diyebiliriz.
Covid-19 musibetinin dünyayı allak bullak ettiği bugünlerde, sırf virüsten korunmak için maske takıyoruz. Sağlığımızı önemseyip, yüzümüzün büyük kısmını maskeyle örtüp gerçek çehremizi gizlediğimiz için tanınmadığımız anlar dahi olmaktadır. Bilim Kurulunun tavsiyelerini es geçip MMH(maske, mesafe, hijyen) kuralını ihlal edip gevşek davranan insanların hastalığa davetiye çıkardıkları da bir hakikattir. Hem pişkince davranıp hastalığın yayılmasında bir dahlimizin olmadığını, hastayken hastalığımızı gizleyip çoğu kez pir u pâk olduğumuzu söyleyip dururuz.
Halbuki toplumda virüs kadar tehlike arz eden manevi bir salgın var, başını almış gidiyor. Mesela küfürden daha tehlikeli sayılan nifak salgını... Tıpkı gerçek virüste olduğu kadar nifak virüsünün de yayılım hızını durdurup bulaş zincirini kırmamız gerekmiyor mu? Hastalık grafiğini aşağılara çekmek adına takva elbisesine bürünüp namazsızlık salgınından korunmanın ehemmiyetini anlatmamız elzemdir. Aile, toplum ve devletin selameti için hepimizin bir an önce tevhid aşısı ile aşılanıp vaka sayısını sıfıra çekmek adına birlikte hareket etmesi en mantıklı çözümdür.
Gerçek yüzü, kişiliği, kimliği ve niteliği ortaya çıkan hastalıklı insan tipleri için, 'maskesi düştü/düşmek' deyimini kullanırız. Halk arasında, çehresini gizleyip gerçek yüzü ortaya çıkan insanlar için de ayrıca, "Takke düştü, kel göründü" tabirinin kullanıldığına çokça rastlamışızdır. Doğrusu insanı her zaman için gerçek çehresiyle tanıma fırsatımız olmayabilir. İnsanın 'Ya olduğun gibi görün ya da göründüğü gibi ol' hakikatinden uzaklaştığı anlar olur ya... İşte tam da böyle durumlarda, atın it, itin at kişiliğine bürünüp izini kaybettirdiği dönemlerde, izler kaybolduğu veya birbirine karıştığı için halklar yolunu bulmakta zorlanır. Yolunu ve istikametini bulmada zorlanan halklar, sağlıklı düşünceden uzaklaştığı için de haliyle kimlik ve kişilik bunalımı yaşamaya başlar. Dahası, egemen güçlere yaranma adına, iş kişilik ve kimliğinden ödün verme noktasına kadar uzar. Kaos ve kargaşa ortamında şahsiyet ve karakterleri değişkenlik gösteren bozguncu tiplerin ipiyle kuyuya inilmeyeceği gibi, bunlarla iki adım yol yürümenin dahi mümkün olmadığı ortadadır.
Sosyolog Dr. Ali Şeriati bu hususta çok güzel bir tespitte bulunur: "İnsan hayatında devamlı kendi çehresini gizler; devamlı diğerlerinin gözüyle görünen bir çehrenin altında gizlenir, yani maske kullanır. Sadece iki yerde maske kullanmaz: Zindan hücresinde ve ölüm döşeğinde... Bu iki yerde herkesin gerçek çehresini görebilmenin değerli fırsatı elde edilir. Özellikle ölüm zamanında... İnsanoğlu ölüm korkusunu aldığında samimileşir. Can çekişme sırasında herkes 'kendisi' olur. Ölüm dehşeti onu öylesine ürkütür ki gösteriş ve tezahür, iki yüzlülük yapma ve maske kullanma fırsatı kalmaz" diyor.
İslam bunun için bireyin iyi karakter eğitimi almasını önemser. Çünkü iyi karakter, her dönemde ahlaki değerlerin merkezini oluşturur. Bunun için İslam eğitim felsefesi, öğrenciye verilen eğitimin, onun karakterini geliştirmesi, moral ve motivasyonunu güçlendirip zihni ve bedensel gelişimlerini tamamlamasına yardımcı olmalı tezini savunur. Kaldı ki karakter eğitimi, erdemlilik ve fazileti öğretmek için yapılan bilinçli bir çabadır. Erdemlilikten kastım şudur, insana verilen eğitimle iyi niteliklere sahip bir nesil yetiştirmektir. İslam eğitim felsefesi şahsiyet eğitiminden söz ederken fazilet ve erdemlerin, kişiye hayatında iyi bir davranışa ve bir bütün olarak ideal bir toplum oluşturmaya önderlik ettiğini söyler. Eğitim felsefesi, yetişen neslin kendi zamanını aşan, evrensel, objektif ahlaki standartlara sahip, insanlara rol model ve örnek olabilecek, maddi ve manevi ilimlerle mücehhez, ilmiyle amil Asım'ın nesli olmasını hedeflemektedir.
Fazilet ve erdemlerle donanmış bir nesil, elbette ki ahlaki bilgi, ahlaki duygu ve ahlaki davranışları sergileyecektir. İslam eğitim felsefesi, her dönemde İslam'ın ruhuna uygun şahsiyetli Müslüman bireyler yetiştirmenin gayreti peşindedir. Zira İslam'ın nihai hedeflerinden birisi de hiç şüphesiz güzel ahlak ve davranış sahibi insanlar yetiştirmektir. Resulullah (s.a.v.)'ın "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" hadisi buna en güzel örnektir. Resulullah(s.a.v.) insanlık için örnek alınması gereken rol model bir şahsiyettir. "Andolsun, Allah'ın Resûlünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." ( Ahzab:21) buyrulmaktadır. Hz. Peygamber'in, büyük bir ahlaki karakter üzere yaratıldığını Kur'an bize bildiriyor. Efendimiz(s.a.v.) Kur'an'la şahsiyetini daha bir olgunlaştırmıştır. "Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin" (Kalem:49) şeklinde buyrulması bunun en büyük delilidir.
Şahsiyet eğitimi başlı başına detaylı bir konu olduğu için inşallah bir dahaki yazımızda devam ederiz.