Dünya dediğin ne ki? (2)
Kimin himmeti dünya olduğu halde sabahlarsa onun rabbiyle olan alakası ya bitmiş ya da çok zayıflamıştır. Aşık Yunus'un; ‘Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur’ sözleri manidardır. Doğrusu Allah Teâlâ böylelerinin kalbine dört şey sokar ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen başlarına zindan kesilir adeta:
1.Bir üzüntü ki ebediyen ondan ayrılamaz.
2.Bir meşguliyet ki ebediyen ondan kurtulamaz.
3.Bir fakirlik ki ebediyen onun zenginliğine varamaz.
4.Bir amel ki ebediyen onun sonuna varamaz.
Hz. Peygamber(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dünya, evi olmayanın evidir. Malı olmayanın malıdır. Aklı olmayan bir kimse dünyayı toplar. İlmi olmayan bir kimse dünya için başkasına düşmanlık güder. Fıkhı olmayan bir kimse dünya için başkasına hased eder. Yakîni olmayan bir kimse de durmadan dünya için çaba sarf eder."
Madem hakikat böyledir; Dünya içindekilerle beraber senin olsa ne yazar ey dost!...
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda...
Dünya benim deyi zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda.
Üzerinde hayatımızı idame ettirdiğimiz dünya imtihan yurdundan başka bir şey midir ki ona dört elle sarıldık? Hem doğum kadar ölüm de hayatın bir gerçeği değil midir? Öyle ise bu gaflet niçin, gidiş nereye ey dost! İnsanoğlu bu dar-ı dünyada başıboş bırakıldığını, hiç ölmeyeceğini, halkın tabiriyle dünyaya kazık çakacağını zanneder. Mal, mülk, servet ve şöhret peşinde koşarken hayatın gayesini unutur ve gaflete düşer. İşte tam da bu noktada uyuyan gafil Müslümanları uyandırmak için başkahramanı Hz. Peygamber(as.)'in olduğu ibretlik bir hikâyeyi zikretmeden geçemeyeceğim:
Bir gün Allah Resûlü(s.a.v) Ebu Hüreyre'nin elinden tutup onu Medine'nin derelerinden birine götürdü. Deyim yerindeyse bir mezbeleliğin başına... İçinde insan kafatasları, paçavra ve kemiklerin bulunduğu manzarayı dostlarına gösterdi. Sonra yanındakileri gözyaşına boğacak ibretamiz sözler söyledi:
Ey Ebu Hüreyre! Şu kafatasları sizin harisliğiniz gibi dünyaya karşı haris idiler. Sizin umduğunuz gibi umarlardı. Sonra onlar bugün derisiz kemik kesilmişler, sonra da toprak olmaya yüz tutmuşlardır. Şu pislikler, yemeklerinin çeşitleriydi. Kazandıkları kaynaklardan kazandılar. Sonra karınlarına attılar. Bugün öyle bir hale gelmiş bulunuyorlar ki insanlar onlardan korunup kaçıyorlar. Şu çürümüş paçavralar onların kılları ve elbiseleriydi. Öyle bir hale gelmiş ki esen rüzgarlar onları alt üst edecek derecede evirip çevirmektedir. Şu kemikler bineklerinin kemikleridir ki o bineklerin sırtında dünyanın dört bucağını gezerlerdi. Bu bakımdan dünya için ağlayan ağlasın.
Aslında bu dünya günün birinde harap olmak için inşa edildi. İnsanoğlu da fani olmak için doğdu. İnsan doğumla ölüm arasındaki yolculukta iki korku arasında ince bir çizgide hayatını sürdürmektedir. O, dünyayı esas gaye edinmeden aksine dünyayı ahireti için bir geçit edinirse menziline zahmetsiz varacaktır.
Hz. Peygamber(a.s): "Mümin bir kimse iki korku arasındadır: Biri geçmiş ömrü hakkındadır. Allah Teâlâ'nın ondan ötürü kendisine ne gibi bir muamele edeceğini bilmez! Diğeri geri kalan ömrü hakkındadır ki burada da hakkında Allah(cc.)'ın ne gibi bir hüküm vereceğini bilmez. Bu bakımdan kul, dünyasından ahireti için, hayatından ölümü için, gençliğinden ihtiyarlığı için azıklansın" buyurdular.
Lokman (as.) oğluna: "Ey oğul! Muhakkak ki dünya engin bir denizdir. Orada birçok kimse boğulmuştur. O halde senin dünyadaki gemin takvandır, o geminin içi Allah(cc.)'a olan imanın ve yelkeni de Allah'a olan tevekkülün olsun. Umulur ki bu takdirde kurtulmuş olursun. Oysa seni kurtulmuş olarak görmemekteyim"
Rabbimiz Kur'an'da: "Biz, kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık. Ve biz oradaki her şeyi mutlaka kupkuru bir toprak yapacağız." (Kehf:7-8) buyurmaktadır.
İnsan sadece eğlence ve oyun için yaratılmadı ya... Hayatın tek amacı, Kapitalizmin zevki esas alan: "ye, iç ve eğlen" ilkesi üzerine bina edilemez. Dünya ziynetlerinin sadece sizin zevk ve eğlenceniz için değil, sizi denemek için yaratıldığını anlamalısınız. Üstelik siz bu nimetlerin arasına, hanginizin hayatın gerçek amacını anlayacağını ve hanginizin sabredeceğini denemek amacıyla gönderildiniz. Öylesine ki tüm bu eğlence araç ve vasıtaları bir gün sona erecek, imtihan süreniz bitecek ve yeryüzü bomboş bir hale gelecektir vesselam...