• DOLAR 34.602
  • EURO 36.716
  • ALTIN 2903.784
  • ...

Bir zamanlar, genç bir adam küçük şehrin meydanında durmuş, yüksek sesle, yüreğinin o civarın en güzel yüreği olduğunu haykırıyordu. Üstelik insanlar, onun elinde tutup gösterdiği yüreğini hayranlıkla seyrediyordu. Hakikaten kusursuz bir yürekti gencin yüreği. Hem üzerinde öyle en küçük bir çizik ve buruşukluk eseri barındırmazdı. Gencin etrafında toplananlar, kesinlikle yüreğinden daha güzel bir yürek görmemişlerdi. Herkes aynı ağızdan bu hakikati doğruluyordu: Evet, gencin yüreğinden daha güzel bir yürek görmemişlerdi. Bunu fırsat bilen genç, daha bir övünüp gururlanmaya başladı.

Derken, kalabalığın ortasından yaşlıca bir adam sıyrıldı ve gence yaklaşıp, "Korkarım senin yüreğin benimki kadar güzel değil, genç kardeşim!" dedi. Güzel yürekli olmanın para ettiği pazarda toplanan kalabalık ve genç adam, bilge yaşlı adamın elinde tuttuğu yüreğe baktılar. Evirip çevirerek bir güzel incelediler. Güçlü atıyordu, ama üzeri yara ve bere ile doluydu. Öylesine ki yüreğinin kimi kısımları kopmuş ve onların yerine konulanlar da tam uymadığı için çıkıntılar oluşmuştu. Dahası, yaşlı adamın yüreğinde bir sürü boşluklar vardı. Belli ki buralardan kopan parçaların yerine bir şey konulmamıştı.

Doğrusu bu kalbe bakan herkesin aklına nedense aynı soru geliyordu. Bu yaşlı adam nasıl olur da en güzel yüreğin kendisininki olduğunu söyleyebiliyordu?

Genç adam, kalabalığın sözcülüğünü üstlenip yaşlı adamın yüreğine bakıp güldü ve

"Şaka yapıyor olmalısın amca! Bir senin yüreğine bak, bir de benimkine. Seninki çiziklerle, yaralarla, gözyaşlarıyla dolu; benimki ise tertemiz ve bir çizik bile yok üzerinde." dedi. 

"Evet" dedi yaşlı amca. "Seninki güzel görünüyor ama dünyaları versen yüreklerimizi değişmem." Sonra da kendi yüreğini gence uzatıp anlatmaya başladı:

"Bak evladım! Şu yaralar, çizikler var ya, onların her biri sevgimi verdiğim bir insanı temsil ediyor. Her birine yüreğimin bir parçasını koparıp verdim. Haliyle onlar da sevgilerini verdiler bana. Yüreklerinden koparıp bana verdikleri parçaları kendi yüreğimdeki boşluklara ekledim. Ama parçalar tam tamına uymadığı için bazı yerler gördüğün gibi çıkıntılı oldu. Olsun, böylesi daha iyi, çünkü bu çıkıntılar, parçaların birbirine tam uymayışı, bana paylaştığım sevgileri hatırlatıyor.

"Şu köşelerdeki boşluklara gelince, onlar karşılıksız sevgilerimden başka şey değildir. Ben sevgimi verdim ama karşılığını alamadım. Olsun be, kim bilir, gün gelecek belki o köşeler de dolacak. Her şeye rağmen bu boşluklar, bana insanları karşılıksız sevmeyi hatırlattıkları için hoşuma gidiyorlar."

Şimdi söyle bakalım delikanlı, gerçek güzelliği anladın mı? Kimin yüreği daha güzelmiş, bildin mi?

Gözyaşları yanaklarından süzülen genç adam, yaşlı bilge adama doğru yürüdü. Yüreğinden bir parça koparıp titreyen elleriyle karşısındaki adama usulca uzattı. 

Saçı ak, yüzü pak yaşlı bilge adam saçlarını değirmende ağartmamıştı ya... Kaldı ki dünyanın cefasını çekmeyen insan sefasını nasıl sürecekti?  

Evet, her sözü hikmetli idi bilge insanın...  Üstelik alnındaki kırışlar, yüreğindeki çizik ve yaralar nasıl bir kişilik olduğunun açık işaretiydi. Derdine derman ararken diyarlardan diyarlara, zindanlardan zindanlara  sürüldüğü günler olmuştu. Hem uzaklarda derdine derman ararken, derdinin dermanının da yine derdinde olduğunu anlayıp sabretmişti.

Delikanlı gencin sevgi ikramını geri çevirmedi, kabul edip verdiği parçayı yüreğine ekledi. Sonra yaralı bereli yüreğinden de bir parça alıp genç adamın yüreğindeki boşluğa yerleştirdi. Belki parça tam uymamıştı ama biraz girinti çıkıntı olsa da idare ederdi. Genç adam, bir an durup yüreğine baktı, eskisi kadar mükemmel değildi belki, ama eskiye nazaran çok daha güzeldi yüreği...  Genç adam artık bilge adamla paylaştığı sevgiyi taşıyordu yüreğinde.

İnsanların nankörlük ve vefasızlığına rağmen karşılıksız sevmeye devam eden güzel yüreklere selam olsun!