Andımız Garabeti Üzerine
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sıkıntılara karşın alternatif çözümler üretip ortağının elini güçlendirmesi gereken MHP'nin, tam aksine Danıştay'ın ipiyle kuyuya dalıp "öküz öldü ortaklık bitti" şeklinde çıkış yapması akla ziyan bir karar olarak siyasetin gündemine oturmuş bulunmaktadır. Doğrusu bir delinin siyaset kuyusuna attığı taşı çıkarmak uğruna, her sabah kırk akıllının seferber olup(!) "Türk'üm, doğruyum" diye Meclis koridorlarında çığlık atmalarına bir anlam vermiş değilim.
Çocuklarımızın garabet ifadeler içeren bu metni okumaktan kurtulmuş olmasına sevinmesi ve teşekkür etmesi gerekenlerin, her nedense hem nalına, hem mıhına vurup durumdan vaziyet çıkarmaya çalışması ayrı bir pişkinlik örneğidir. Bu meselede CHP ve HDP'nin tavrı ortadadır.
Ülke gündemi Cemal Kaşıkçı cinayetiyle meşgulken, Danıştay'ın kararıyla "And" meselesinin okullarda okutulmak istenmesi bürokratik oligarşi ve vesayet sisteminin bir daha hortladığının işaretidir gibime gelmektedir. Danıştay, bu ani kararıyla bir nevi Türkiye'nin ayaklarına pranga vurup ülkeyi eski günlere geri götürmek istediği bir hakikattir. Irkçı, ötekileştirici ve kafatasçı, hastalıklı mesajlar içeren bu metni kaleme alan, CHP'nin Milli Eğitim Bakanlarından Reşit Galip denilen dönemin zalimi idi. Akla ziyan bu ant, her kavmin varlığı "Türklerin varlığına" armağan edilerek gönüllü veya zoraki ne yazık ki yıllarca okutuldu. Şanlıurfa'nın Harran ilçesinde görev yaptığım yıllarda da, bu garip metni Arap kardeşlerimizin Türkçe bilmeyen çocuklarına her sabah yüksek perdeden okutmak doğrusu insanı kahrediyordu.
Danıştay'ın ülkenin enerjisini boşa harcayan bu kararı karşısında en sert tepki başkan Erdoğan'dan geldi. Allah var, eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın attığı Twitter de kayda değer ve anlamlıydı. Birileri Bekir Bozdağ'ın etnik kimliğine vurgu yapıp suyu bulandırmaya çalıştıysa da Cumhurbaşkanı buna prim vermedi ve bu meselede dik durarak son noktayı koydu. Umarım Milli Eğitim Bakanı'nın kararı temyize götürmesi de bir işe yarasın. Aksi halde bu meselede kaos ve kargaşa kapıda olur. Cumhurbaşkanı ne demişti?
"Bu karar, birtakım eski hastalıkların hala bünyemizde yaşadığını gösteriyor. Bize göre milletimizin en büyük ve en etkili andı İstiklal Marşımızdır. İstiklal Marşımız dışında bir ant tanımıyoruz, tanımayacağız.
Andımız geride bıraktığımızı sandığım bir konuydu. 2013'te bunu çözmüştük. Danıştay yetki aşımı yaparak maalesef bu düzenlemeyi iptal etmiştir. Türkiye'yi hak etmediği bir tartışmanın içine sürükleyen bu karar, eski hastalıkların yaşadığını gösteriyor. Tek parti CHP'si döneminde başlatılan uygulamayı hala sürdürmeye çalışmak yanlıştır. Andın ilk halini Türk Ocaklarını kapatmasıyla, üniversitelerini perişan etmesiyle bilinen tıp doktoru Reşit Galip yazmıştır. Türkçe Ezan zulmünün de mimarıdır. Milletimizin en etkili andı İstiklal Marşıdır. Bunun dışında bir and tanımıyoruz, tanımayacağız.
Ben Türk'üm ama Türkçü değilim. Irkçılık bizim dinimizde yasaklanmıştır. Her etnik unsur kendi etnik unsuruyla iftihar edebilir. Sizin Türkçülük yapma hakkınız var ama benim Kürt vatandaşımızın Kürtçülük yapmak hakkı doğar. Asla bunu ırkçılık yapma boyutuna taşımayalım. Bunu yaptığınız anda ayrımcılık yapmış olursunuz" dedi.
CHP, iktidarın ayranının ekşiliği ve tencerenin dibinin karalığıyla uğraşırsa birileri haklı olarak; 'seninki benimkinden kara; sen önce sırtındaki kamburdan kurtul veya evinin önünü temizle' dese haksız mı? Haklı tabi... Ne ilginçtir ki bu gün pratikte MHP'nin sahip çıktıkları dün CHP'nin başının altından çıkanlardır. Andımız, kafatası ölçümünün mucidi CHP, onu kollayıp savunan MHP oluyor. Daha doğrusu ırkçılık fikrinin yayılması noktasında CHP, MHP ve HDP birbirlerini beslemektedirler. Arap veya Kürt milliyetçiliği ne kadar yanlışsa Türk milliyetçiliği de o kadar yanlıştır.
Kurumsal milliyetçilik bütün ihtişamıyla hala devam etmektedir. Neredeyse kamu binalarımızın her duvarına resmedilmiş milliyetçi söz ve söylemler adeta hastalık saçmaktadır. Yıllarca çocuklarımıza okutulan "Andımız" ucubesinden daha tam kurtulmamışken duvarlarımızda "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" ibaresi halen bütün ihtişamıyla yerini muhafaza etmektedir. Oysaki biz gücümüzü bir kavmin damarlarındaki asil kandan değil, İslam'dan almaktayız. Her kavmin kanı asildir. Hangisinin damarından akan kan kırmızı değildir ki. Müslümanların kardeşliğini esas alan bir hayat felsefemiz bulunmaktadır. Çizgimizi belirleyen Kur'an-ı Kerim ve Resulullah (s.a.v)'in sünnetidir. Bu çizginin dışına her kim çıkarsa Müslümanlar olarak ona karşı tavır alacağız. Velev ki babamız ve kardeşimiz dahi olsa bu böyledir...