• DOLAR 34.586
  • EURO 36.686
  • ALTIN 2902.723
  • ...

Bir önceki yazımda Hz. Ebubekir (r.a)'in cumhurun rey'ile mesuliyet makamına seçildikten sonra, siyasi ve dini meselelere dair deklare ettiği bir kısım görüşlerinin tahlil ve analizlerini yapmıştık. Bu bağlamda geçen yazımda Türkiye'nin yeni yönetim modelinden de bir nebze bahsetmiştik. Bahse konu yazımın anlam bütünlüğünü koruması için bu haftaki yazımda birkaç hususa daha değinmek istiyorum. Birinci hususu anlatmıştım.

İkinci hususa: " İyilik yaparsam, bana yardım ediniz; kötülük yaparsam beni doğrultunuz." Bu cümle Hz. Sıddık'ın halkıyla ne kadar samimi ve içten olduğunun göstergesidir.  İyi ve güzel icraatlar için halifeye yardım edilmesini, kötü davranışları olursa ikaz edilmesini tavsiye etmiştir. Bu husus bizlere, İslam'ın maslahatına uygun yapılan işlerde muhalefet edilemeyeceği, yanlış işlerde ise muhalefet edilebileceği gerçeğini öğretmektedir.

Bu örneklemeden yola çıkarak diyorum ki; bütün atanmış ve seçilmiş idarecilerimizin yönetimde adaleti tesis edip Hz. Ebubekir'i model alması gerekmektedir. Malumunuz kaynaklarımıza müracaat edildiğinde, Müslümanların tarihinde özeleştiri kültürünün önemsendiğine dair bir başlıkla da karşılaşmaktayız. Yani anlayacağınız seleflerimiz, özeleştiri kültürünü geliştirmek için bu işin ilmini dahi yapmışlardır. Bu ilmin ismi de " İlm-i cerh"tir. Burada kastettiğim ilim, siyasi ve bürokratik birçok meseleyi masaya yatırıp yaran ve cerahati izale eden ilimdir Beri tarafta aşırılıklardan kaçınıp dengeyi sağlamak adına "İlm-i tadil" ortaya çıkmıştır. Bu ilim sayesinde de Müslümanların kanayan yarası sarılmış ve iyileşmeye yüz tutmuştur.

Hz Ebubekir(r.a)'in tavrı bunun en güzel örneğidir. Yani O, hiçbir zaman 'Ben la yüsel'im; yani sual olunmam, sorgulanmam ve varsa yoksa tek sabitenizim' dememiş. Tam aksine, "Ey Devlet Başkanı, şu şu hareketlerin yanlış, İslam'a aykırı ve yürürlükteki şu kanunlar da Allah'ın kanununa ters" hesabının sorulmasını istemektedir.

Biz her şeyi biliriz; oyunuz ve boyunuz kaç? Ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Doğru, elbette ki ayaklar yorgana göre uzatılmalı, ancak ortada eski sistemden kalma yorgan dediğiniz de, yorgan olmaktan çoktan çıkmış. Zaten geçmişte bütün kavgamız bu sistem yorganının her tarafımızı açıkta bıraktığı üzerine değil miydi? Acaba Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gelişiyle birlikte eski sistem için; Yorgan gitti kavga bitti mi diyeceğiz.

Eski sistemde bir miktar fincancı katırlarını ürkütünce, sistem her tarafımızı açıkta bıraktı. Oysaki bizler, zor zamanda dava için birer Musab olarak yetişmiştik. En yakınlarımız tarafından dahi dışlandığımız günler olmuştu. Üstelik ölünce kefenimiz bile bize yetmedi. Başa çekince ayaklarımız, ayağa çekince başlarımız açıkta kalmıştı. Cenazemizin defin işlemleri için de ancak birinci derecede birkaç yakınımızın mezarda bulunmasına müsaade edilmişti.

Elhasıl Hz. Sıddık, bazılarının dediği gibi 'bize itaat edin, karşı çıkmayın. Oturun oturduğunuz yerde, ayağınızı biraz daha uzatırsanız bilmiş olun ki, bizim dokunulmazlık zırhımıza takılır ve bu yasalar ayağınıza dolanır' da demedi.

Düzlüğe çıktıktan sonra birileri çıkıp; 'Beyler, her ne kadar dün bizden yana olduysanız da bugün yapılan yasalar güçlüler içindir; güçlü olanlar bizim nezdimizde haklıdırlar derse, o vakit 'yandı gülüm keten helvası' deyimi devreye girer.

Evet, Müslümanların halifesi iktidar nimetini tadınca güç sarhoşluğuna kapılmadan, tebaasına şu ayeti kerimeye uymayı emretmiştir:

" Allah yolunda olmakta ve O'nun buyruklarını yerine getirmede yardımlaşın; O'na isyan etmede ve günah işlemekte birbirinize yardımcı olmayın." ( Maide:2)

Üçüncü husus: "Doğruluk emanet; yalancılık hıyanettir." Hz. Ebûbekir, kıyamete dek gelecek ümmetin liderlerine Allah ve Resûlü'nun yönetim hususundaki emir ve nehiylerini hatırlatıyor. Bir bakıma şöyle diyor:

Doğru sözlü olun, yağcılık yapmayın ve tabasbus etmeyin. Yani yaltaklanarak ve kendinizi küçülterek riyakârlıkla halka beğendirmeye çalışmayın. Konuşmalarınız net olsun. Bulunduğunuz sırça saraylardan ahkâm kesmeyin. Öyle halkın anlamakta zorluk çektiği yaldızlı sözler sarf ederek kendinizin dahi inanmadığı şeyleri söylemeyin! Allah'a ve Resûl'ne iftira atmayın. Makam, mevki, para, kadın ve benzeri menfaatler için davanızdan taviz verip yalan söylemeyin; böyle davranırsanız münafık olursunuz.

Hiç kimsenin hakkını yemeyin. Size ait olmayan bir mala dokunmayın. Dokunursanız size ateş dokunur. Kamuya ait olan hiçbir şeyde, desiseler yoluyla menfaat elde etmeye çalışmayın!

(Devam edecek...)