• DOLAR 34.591
  • EURO 36.723
  • ALTIN 2904.039
  • ...

Filistinli Müslümanların, siyonist hançerin ümmetin bağrına saplanışının 70'inci yılı münasebetiyle Filistin'in birçok noktasında gasıp terör şebekesi İsrail'e karşı protesto gösterileri düzenlediği malumunuzdur. "Nekbe" (Büyük Felaket) adı altında yapılan gösterilere, siyasi hareketlerden ve halk komitelerinden binlerce Filistinli destek vermekte.

Trump, Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımak için sabırsızlandığını dillendirmekle İsrail'e karşı öfke ateşini harlamaktadır. İsrail adına Filistin toprakları ve aziz Kudüs üzerinde hak iddia ederek kendince ABD'deki Yahudi Lobisinin desteğini pekiştirmeye çalışmaktadır. Öncelikle Yahudilere, bu toprakların ilk sahibinin İsrailliler olduğuna dair  "tarihi haklar " vermek imkânsızdır. Zira buranın "ilk sahiplerinin" tarihin şafağından beri burada oturan Filistinliler olduğunu bir önceki yazımda dile getirmiştim.

Zira yabancı aşiretler Arami dalgaları halinde Filistin'e geldiklerinde burada "yerli" Kenanlıları, yani bugün Filistin toprakları üzerinde yaşayan Müslümanların atalarını bulmuşlardı. Dolayısıyla bu insanlar, sadece Arap kökeninden geliyor değillerdir. Üstelik Müslüman Arap orduları bu topraklara VII. Yüzyılın başlarında küçük gruplar halinde geldiler ve İsralliler dahil yerli halkın çoğunun Müslüman olmasına vesile oldular. Bu ülkede en az beş bin yıldan beri yani tarihin başlangıcından bu yana yaşayan Kenanlılar, Filistinlilerin cedleri olarak kabul edilmektedir.

Siyonist Yahudilerin, beş bin yıllık tarih dönemi içinde bazı ufak olayları cımbızla seçip ayırarak ve birbirine ekleyerek bir tarih efsanesi meydana getirerek Kudüs ve diğer İslam beldeleri üzerinde hak iddia etmesi  tarihi bilgi ve belgelerle örtüşmemektedir..

Bu topraklara daha sonra gelen Filistinliler yöreye kendi adlarını verdiler. Tarihte Arap Müslümanlar, Filistinlilerin mukim olduğu bu topraklara zaten "Falastin" diyorlardı. Ayrıca Kudüs ve Mescid-i Aksa gibi mukaddes bir belde ve mekânı barındıran bu kadim İslam coğrafyası; tarihte Babil, Hitit ve Mısır egemenliklerinden sonra İranlıların, Yunanlıların, Romalıların ve Türklerin geçit alanı olmuştu.

Bu aziz toprakların ilk sahipleri olmaktan çok uzakta bulunan İbraniler, özel bir yer istemeye hak sahibi olamazlar. Kaldı ki siyasi siyonizm, olayları sistematik bir şekilde çarpıtmakla birlikte Müslüman Filistin halkına karşı güç kullanarak üste çıkmaya çalışmaktadır. İsrail'de okullarda okutulan tarih kitaplarında Filistin tarihinde İbranileri ilgilendiren kısımların genişliği fazla değildir.

Gasıp İsrail'in okullarında öğretilen Filistin tarihi de, yalancıların ve uydurmacıların tarihidir. Okutulan ders kitaplarında hakikatler ters yüz edilmiştir. Fakat bunun yanında Katolik akaidi olarak öğretilen "Kutsal Tarih" ve Protestanların "Pazar mekteplerinde" Eski Doğunun tarihini araştırmaya lüzum görmeden, sadece Kitab-ı Mukaddes'e dayanılarak anlatılan hikâyeler de siyasi siyonizmin propagandasına yaramaktadır. Dünyada bu sözlere kulak veren milyonlarca Hıristiyan, dünya barışı için Filistin halklarının ölmesi lazım geldiğine inanmaktadır. Trump da bu mitolojiye inananlardan biridir. Bu mitoloji, Siyasi Siyonizm'in toprak taleplerinden doğmuştur. Toprak işgali ve saldırı gerekçesi olarak var kılınmıştır.

Siyasal siyonizmin kuramcısı Theodor Herzl''in Yahudi Devleti (1896) isimli kitabının yayınlanışından bu yana Filistin halkının varlığı bütünü ile inkâr edilmektedir. Bu varlık ne Herzl'in kitabında ne de dünya siyonist hareketinin assamblelerinde söz konusu olmamıştır. Filistin halkının mevcut olmayışı inancı üzerine temellenen Siyonizm, bütün cinayetlerin kaynağıdır.

Bunun için İsrail'in ilk kadın başbakanı Madam Golda Meir, 15 Haziran 1969 tarihinde şunları söylemişti: "Filistinliler yoktur. Yani Filistin'de kendilerini Filistinli sayan ve bizim gelip onları kapı dışarı atıp ülkelerini ellerinden alacağımız bir Filistin halkı yoktur."

siyasi siyonizmin red ve inkârcı politikaları yüzünden bugün milyonlarca Filistinli Müslüman, ülkelerinden uzakta muhacir olarak yaşamaktadır. "Toprağı olmayan bir halk için halkı olmayan bir toprak" formülün keşfedicisi İsrael Zangwil'i duyanlarımız vardır. Zangwil, bu formülle Yahudilerin vatansız olduğunu ve bir vatana kavuşmak için de üzerinde her hangi bir halkın yaşamadığı bir toprak parçasının kendilerine vatan olabileceği tezinden yola çıkarak Filistin topraklarının işgalini meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Yani 1948 yılında başlayan felaketten bu yana bir halk yok sayılmaktadır. Bunun için adım adım Filistin işgal edilip, Müslümanlar daracık bir alana sıkıştırılarak ambargo ve açlıkla teslim olmaya zorlanmaktadırlar. Bu insanlar "yok" ancak direniyorlar. Garip bir iş... Bu  "var yok" arası mücahitler direndiği içindir ki, ya tutuklanıp zindana atılıyor, ya da şehid ediliyorlar.