Siyonist terör devleti-1
Filistinli kahramanlar, Toprak Günü'nün 42'nci yılı münasebetiyle 30 Mart Cumasından bu güne artan bir yoğunlukla eylemlerine devam etmektedirler. Gasıp İsrail'in, 1948 yılında zorla vatanlarından göç ettirdiği Filistinli Müslümanlar "Büyük Dönüş Yürüyüş"ü kapsamında düzenledikleri gösterilerde bu saate kadar 35 Filistinli kardeşimiz katledilirken yaklaşık 4 bin Filistinli kardeşimiz de yaralandı.
Bedel ödemekten çekinmeyen direnişin evlatları, tarihin şafağından beri bu toprakların gerçek sahiplerinin kendileri oldukları öz güveniyle hareket etmektedirler. Bunun için, direnişin moral ve motivasyon yönünde hiçbir sıkıntısı yoktur diyebilirim. Zaten problem direniş cephesinde değil, problem siyonizmin ayakta kalması için İsrail`i bir sur gibi muhafaza eden kukla Arap rejimlerindedir. Bu rejimler ki siyonist çeteyle diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkilerini sürdürüp İsrail'i yardımlarıyla tahkim etmeye devam ediyorlar. Aklıselim düşünen her Müslüman biliyor ki, bu satılmış ve aşağılık rejimlerden ümmet kurtulduğu gün, İsrail kabak gibi ortada kalacaktır. Haliyle İsrail de, ümmet coğrafyasının ortasında kendisinin bu toprakların yabancısı olduğunu hissedecek ve tasını tarağını toplayıverip kaçacaktır.
Silahsız ve barışçıl şekilde düzenlenen bu gösteriler karşısında gasıp çetenin orantısız güç kullandığını bilen dünya, Filistin meselesinde üç maymunları oynamakta. Kaldı ki İsrail'e karşı güç ve silah kullanmak Filistinli Müslümanların en doğal ve meşru hakkı değil midir? Dünyanın en vahşi ve ahlâksız çeteleri olan siyonistler, eli silahsız medya mensuplarını dahi gözünü kırpmadan kahkahalar eşliğinde katledebilmektedirler.
Yahudi Devletinin fikir babası Theodor Herzl'e göre, kurulacak İsrail devleti boş bir arazide kurulmalıydı. O çağda geçerli olan sömürgeciliğin bu en karakteristik görüşü, söz konusu devlet kurulurken yerli halkın hiç göz önünde bulundurulmayışı anlayışına dayanmaktadır. Siyonistlere göre Filistinliler yok hükmündeydi. Herzl, bu devleti kurmak için her nedense Filistin'i tercih ediyordu. İsteseydi ABD'nin bir eyaletinde ya da dünyanın herhangi bir yerinde kendilerine bir toprak tahsis edilemez miydi? Kendisi buna inanmasa da sırf Siyon'un Dostları beğenisini ve bir dinsel geleneğin desteğini almak için Filistin topraklarını seçiyordu. Evet tam da İslam ümmetinin bağrına bir hançer saplamak için bunu yapıyordu.
Theodor Herzl'in politikası karanlıklardan yararlanmaktaydı. En tipik örneklerinden biri Herzl'in ölümünden sonra ortaya çıkmıştı. 1917'de yayınlanan "Bafour Bildirisi"nde İngiliz hükümeti Filistin'de "Milli bir Yahudi Devletinin" kurulmasından yana olduğunu belirtiyor ve yerli halkı hiç göz önüne almıyordu. Siyasi Siyonizm'in yöneticileri bu bildiriden derhal yararlanmanın yolunu buldular. Filistin "Yahudi Devleti" artık tek amaçları olacak ve bütün Filistin üzerinde egemenlik kuracak siyonist devlet uğruna yerli halkın ortadan kaldırılması başlıca gayeleri arasına girecekti.
BM Genel Kurulu Heyeti 29 Kasım 1947 tarihinde Filistin'in bölünmesi kararını aldığında Yahudiler Filistin halkının % 32'sini oluşturuyor ve bu toprakların % 5,6'sına sahip bulunuyorlardı. Siyonist devlet en verimli yerler olmak üzere Filistin toprağının % 56'sına sahip çıktı.
Filistin halkına kendi topraklarını büyük bir mezara dönüştüren siyonist rejimin geçmişten günümüze gelinen süreçte "Haganah ve Irgun" adlı iki Yahudi örgütü ile birçok katliama imza atmış bulunuyor. Bunun en çarpıcı örneği Deir Yasin'dir: 9 Nisan 1948'de Oradour kasabasında yaşayan 245 Filistinli Müslüman, Siyonistlere yakışır bir metotla, erkek, kadın, çocuk, ihtiyar demeden Menahem Begin'in başında bulunduğu "Irgun" kıtaları tarafından son ferdine kadar yok edilmişti. Begin, Irgun'un Tarihi adını taşıyan kitabında:" Eğer Deir Yasin "zaferi" olmasaydı İsrail Devleti de olmazdı" diyor.
1949'da meydana gelen ilk İsrail Arap savaşından sonra Filistin Ülkesinin % 80'ini ellerine geçiren siyonistler, 770.000 Filistinli Müslümanı kapı dışarı ettiler. Siyonist terör örgütleri yüzyıllardan beridir bu topraklarda kökleşmiş olan Müslüman Filistinlileri söküp attıktan sonra dünyanın dört bir yanından getirttikleri Yahudileri gidenlerin yerlerine yerleştirmeyi de ihmal etmediler.
Ah şu Mısır kalemiz düşmeseydi, Afganistan işgal edilmeseydi, Suriye'miz emperyalist fillerin tepinmesiyle yok olmasaydı; Irak'ımız bizden ırak edilip mezhep savaşlarına kurban edilip birkaç parçaya bölünmeseydi, İran'ımız hattı İmam'ı muhafaza etseydi, Yemen'imiz bozuk Vahhabi itikadına sahip Suud krallarının küfrüne kurban edilmeseydi, Libya bölünmeseydi ve Türkiye ABD emperyalizmi tarafından kuşatılmasaydı elhasıl ümmet yekvücut kalsaydı böylemi kalacaktı Filistin ve Kudüs'ün hali? Bu hallere mi düşecekti Gazze'nin aziz evlatları? ( Gelecek yazımda devam edeceğim...)