• DOLAR 34.616
  • EURO 36.359
  • ALTIN 2918.273
  • ...

Ne olacaksa olsun denilen zamanlar vardır insan hayatında.

Hesap kitabın yapılmadığı ve insanın ‘sonrasını’ düşünmediği zamanlar.

Ünlü racon sahnelerinde her daim vurgulandığı gibi “Sonunu düşünen kahraman olamaz!” repliği geliyor insanın aklına.

Böyle zamanlarda ‘Acaba STRATEJİK SABIR!’ politikasının vakti geçmedi mi?

Acaba tehditlerin de kınamalar kadar anlamsızlaştığını anlama zamanı gelmedi mi? Diye sorası geliyor insanın.

Elbette ki devletler ve büyük yapılar kırk düşünüp bir hareket etmeliler.

Lakin hareket etmeye mecalleri kalırsa!

Siyonist işgal rejimi ile ona her türlü askeri ve istihbari lojistik sağlayan ‘Ortak Operasyon Merkezi’ndeki ABD, İngiltere ve Fransa’nın Tel Aviv’deki (Yafa) gizli ofisi ‘Beş Göz’ ve ‘Achelon’ denilen tüm teknik uydu verilerinden istifade ederek Lübnan’ı bir hafta içinde ateş yerine çevirdi.

Siyonistlerin dış istihbarat servisi MOSSAD ve askeri istihbarat servisi AMAN’ın emrine sunulan bilgiler ışığında Ortadoğu’da sınırsız vahşet uygulayan Yahudiler bir avuç olmalarına rağmen arkalarındaki Batı Dünyası’ndan güç alarak ortalığı hallaç pamuğuna çevirmiş durumdalar.

“Ortadoğu’da elimizin ulaşamadığı yer yok!” diyerek herkesi alenen tehdit eden Yahudiler ellerindeki hava gücü ve hava savunma sistemleriyle kendilerine karşı koyan direniş gruplarına karşı ilk defa bu kadar büyük avantaj elde etmiş oldular.

Aynı anda Gazze, Beyrut, Suriye, Irak ve Yemen’in Hudeyde Limanı’nı vuran Yahudiler, gemi azıya almış görünüyor.

Doğrusu bu korkunun da göstergesi.

Çünkü Yahudilere göre bu dönemde Arz-ı Mev’ud planı için ciddi adımlar atılması gerekiyor aksi takdirde kendilerinin sona yaklaştıklarını düşünüyorlar.

Üst üste liderlerin ve komutanların şehid edilmesi sahada umutsuzluk pompalasa da dava bilinciyle yoğrulmuş kadroların söylemleri daha bir bileylenmiş bilinçleri çerçevesinde sertleşiyor.

Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin, Şehid Nasrallan’ın cenaze töreninde yaptığı konuşmada direnişin çıtasının daha da yükseleceğine işaret ediyor.

Safiyuddin; “Burada Allah’a tevekkül edip Seyyid’in ruhuna dönerek: Ey Siyonistler kanınıza susadınız Tuzaklarınızı kurun. Tüm gücünüzü toplayın. Hükümetiniz ve gelecek hükümetiniz Hasan Nasrullah’ı şehid ettiği güne lanet edecek diyoruz!”

Hizbullah genel Sekreter yardımcısı Şeyh Naim Kasım ise yaptığı ilk açıklamada: “Ey vefalı halkımız size güveniyoruz ve 2006’da kazandığımız gibi bu kez de kazanacağız...” diyerek yaklaşan büyük savaşa hazırlık yapılmasını istiyor.

Ancak şu noktayı da itiraf etmekte fayda var.

Vaktinde yapılmayan topyekün saldırılar zaman kazandırmaya dönüşür ve bir süre sonra hazırlığını tamamlamış olan siyonist şebekenin saldırılarına maruz kalınır.

Ortadoğu’da yıllardır yaşanan vakıa budur.

Herkes direniş gruplarından topyekün bir saldırı beklerken aniden kendileri ortak operasyon merkezinin meş’um saldırısına uğradılar.

Doğrusu ömrünü direniş ve cihad ile geçiren liderler askerler ve komutanlar için bu sorun olmasa da geride bıraktıkları davaları ve onlara umut bağlayanlar için sorundur.

Malumdur, Ortadoğu’nun İslami Direniş önderleri evlerinde sıcak yataklarında ölmüyorlar.

İslami hareketin direnişçi liderleri ve aziz komutanları ya gurbette ya çatışmada ya da çalışma esnasında şehid olmayı birbirlerine miras olarak bırakıyorlar.

Çünkü hepsinin okuduğu okul ‘ŞEHADET MEKTEBİDİR’ haliyle mezuniyet şekilleri de benzer oluyor.

İskilipli Atıf Hoca’dan Şeyh Said’e, İzzeddin Kassam’dan Hasan el Benna’ya, Musa Sadr’dan Abbas Musaviye, Fethi Şikaki’den İmad Muğniye’ye, Şeyh Ahmed Yasin’den Abdulaziz Rantisi’ye, İsmail Heniyye’den Seyyid Hasan Nasrullah’a...direniş önderleri fena fi-l İslam olmanın nasıllığını insanlığa ve dava adamlarına bizatihi göstermişler.