• DOLAR 34.484
  • EURO 36.416
  • ALTIN 2953.761
  • ...

Batı Dünyası’nın Küreselcilere kukla olmuş kalitesiz yönetimleri tüm insanlığa işkence yapmaya devam ediyor.

Öncelikle insanlığın aklına zulm ile işkence ediyorlar.

Batılı yöneticilere “israil neden sizin için bu kadar önemli” diye sorulduğunda insanların gözlerinin içine baka baka şu ilginç cevabı veriyorlar;

“İsrail Ortadoğu’daki tek demokratik ülkedir. İnsan haklarına saygı konusunda Batı normlarında hareket eden tek ülke yani!”

Aslında çok doğru bir tespit ve doğru bir itiraftır bu. Siyonist rejim de aynen kurucusu olan İngiltere ve ABD gibidir. Yani işgalci sömürücü ve işkencecidir...

 Ama söyleyenler itiraf maksadıyla söylemiyorlar.

Siyonist işgal rejiminin çevre ülkelere nispetle insan haklarına azami dikkat eden bir hukuk devleti olduğu iddiasıyla söylüyorlar.

Katliamlar ve kan üzerine kurulduğu günden bu yana yaşananlara bakıldığında Siyonist işgal rejiminin ABD ve (İngiltere’nin) Irak- Ebu Gureyb Cezaevi’nde, Küba-Guantanamo’da ve Afganistan- Bagram Cezaevi’nde sergiledikleri insanlık dışı uygulamaları takip ettiği rahatlıkla görülüyor.

Geçmişte oralarda yaşatılan mezalimin dozajı Yahudice bir tavırla şimdi Filistinlilere karşı uygulanıyor.

Gazze civarındaki Negev Çölünde kurulan Negev Cezaevi ve Batı Şeria’daki Ofer Cezaevi Gazzelilere karşı gerçek anlamda ‘Diriler Kabri’ne dönüşmüş durumda.

Gerek BM raportörleri gerekse de Filistin Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyeti’nin açıklamaları ortaya koyuyor ki; bu iki cezaevinde dünyanın hiçbir yerinde benzeri görülmemiş şeytanca işkenceler uygulanmakta.

İnsanlığın yüz karası siyonist Yahudilerin 11 aydır uyguladığı işkenceler tarih literatürüne geçecek cinsten.

7 Ekim’den bu yana binlerce insanı hiçbir gerekçe göstermeden alıkoyan işgalci siyonist rejim, hapishaneleri adeta yaşayanların kaldığı birer mezarlığa dönüştürmüş durumda.

Buna rağmen, İnsanı çileden çıkaran açlık susuzluk gibi temel insani ihtiyaçların kısıtlanması bir yana sistematik fiziksel ve psikolojik işkencelerin aralıksız sürdürülmesi de Filistinlilerin direncini kırmadı.

Batı’nın, lağım fareleri gibi İslam Dünyası’nın kalbine konuşlandırdıkları aşağılık rejim, Filistinli esirleri çeşitli hastalıklarla bizar kılıp hem dirençlerini hem de onurlarını kaybetme hissi tattırmaya çalışıyorlar.

7 Ekim’den bugüne esir edilen Filistinlilerin sayısında katlanan bir artış varken  Ortadoğu’nun tek demokratik ve insan haklarına saygılı olan(!) bu musibet rejimi esir ettiği Filistinlilere sistematik tacizi ve kasıtlı olarak çeşitli hastalıkları bulaştırma aşağılığı da göstererek bundan sonraki süreçte insanlığın yuvarlanabileceği aşağılık seviyeyi göstermiş oldu.

Yahudi zihniyetinin tipik bir yansıması olarak; Diğer tüm insanları zelil etme hastalığının yansıması olarak Filistinli esirlere tüm bu işkenceler yetmiyormuş gibi bir de Uyuz gibi müşkül bir illet bulaştırılarak işkence ediliyor. Bu illetin  bulaştırıldığı kişiler tıbbi olarak bilinçli bir ihmalle ayrıca eziyete tabi tutuluyor.

Aylar sonra yarı ölü vaziyette salıverilen bir kısım Filistinli esirin vücutlarında onulmaz yaralar oluştuğu, bedenlerinin parçalandığı, uyuz hastalığının etkisiyle vücutlarında kan ve irin akanların sayısının arttığı hatta  kimisinin yapılan işkencelere dayanamayarak akli yetilerini kaybettiği görülmekte.

İnsan hakları konusunda dünyaya dersler verip periyodik raporlar düzenleyen Batı Dünyası çıkıp bu işkenceleri ne diye yapıyorsun sorusunu dahi sorma gereği duymuyor.

Aynısını yukarıda ismi geçen ülkelerin cezaevlerinde fütursuzca işleyen Batılı ülkeler bu hareketleriyle mezkur ülkeleri ve halklarını tahkir etmişlerdi zamanında.

Şimdi aynısını siyonist rejimin yapmasını bir gereklilik olarak görmeleri bundandır.

Ancak unuttukları bir şey var; yeryüzünde kibirle yürüyüp zulmeden insanlar dışında hiç kimse bu vahşeti ve insanlık dışı uygulamaları onaylamayacaktır. Onurlu her insan bu vahşiler topluluğunu vicdanlarda mahkum edecek ve direniş ruhuna sahip her insan da bu aşağılık uygulamalara karşı direniş bayrağını daha da yükseltecektir.