• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Küreselci akımın sesi olarak bilinen The Economist Dergisi bozulmaya doğru giden Sistem konusunda çok çarpıcı bir teşhiste bulunarak şu vurguyu yapıyor;

“Sistem bir kez bozulduğunda, yerine yeni kuralların konması pek olası değil. Bunun yerine dünya işleri, haydutluğu ve şiddeti destekleyen doğal anarşi durumuna sürüklenecektir.”

Dergi, kısacası ortalığın beklenmediği kadar karışacağını öngörüyor.

İlk belirtilerini Rusya-Ukrayna savaşında ve 7 Ekim ile başlayan süreçte görmek mümkün.

Avrupa Parlamento seçimleri sonrası aşırı sağcıların ve milliyetçilerin yükselişi ile süreç hızla ilerliyor.

AB’nin 27 ülkesinde yaklaşık 370 milyon seçmen, Parlamento için oy kullandı. AB’nin lokomotifi sayılan iki büyük ülkesi Almanya ve Fransa’da aşırı sağcı denilen partiler birinci parti oldular. Hele Fransa’daki Le Pen %32 oy ile Macron’un partisini ikiye katladı.

Aşırı sağın (beklenen) bu yükselişi Avrupa siyasetinde birçok değişimi beraberinde getirecek.

Nitekim önce Belçika Başbakanı istifa edeceğini belirtti. Hemen ardından siyonist destekçisi Macron, meclisi feshederek erken seçim ilan edeceğini söyledi.

Tüm bunlar Macaristan Başbakanı Orban’ın, ‘Avrupa’nın savaşa doğru gittiği’ yönündeki tespitinin ilk emareleri.

Avrupa sağının yükselişinin ürkütücü bir tablo olarak gösterilmesi de oldukça ilginç. Bu sağ, normal zamanlarda ‘Savaş isteyen ve faşist içerikleri’ ile Hitler ve Mussolini dönemini hatırlatan bir felsefeye sahipken bugünkü sağ partilerin asıl karşı oldukları çoğunlukla ‘Küreselci şeytani aklın’ projeleridir.

Çünkü aşırı sağ, başta Rusya-Ukrayna savaşı dahil ayak sesleri duyulan büyük bir savaşa karşı durmakta, ikinci olarak ‘Cinsiyetsizleştirme’ projesine en büyük tepkiyi göstermekte.

Tüm bunlara rağmen aşırı sağın yükselişi II. Dünya Savaşı öncesinde yaşananları hatırlattığı için korku ile takip ediliyor.

Siyonist İşgalciler hiçbir hedeflerine ulaşamadı

Vahşi işgal ordusu soykırım saldırılarının 149. gününde hiçbir hedefine ulaşamamanın acziyetiyle saldırganlığının dozajını artırıyor.

Savaş kabinesinde art arda gelen istifalar ve sokak protestoları ile sarsılan katil Netanyahu idaresi hukuki takipten kurtulmak için (Hiçbir başarı kazanamadığı) Gazze’deki cephenin yanı sıra Lübnan’da da yeni bir cephe açarak Ortadoğu’yu ateşe verme arayışında.

İşgal Rejimi’nin eli kanlı sözde bakanlarından Smotrich, "Hizbullah taleplerimize tam olarak yanıt vermezse İsrail ordusu, güney Lübnan'daki bir bölgenin karadan girişi ve askeri kontrolü de dahil olmak üzere, Lübnan topraklarının derinliklerindeki kuzey kasabalarını savunmak için bir saldırı başlatmalı." diyerek hedeflerini bildirirken Hizbullah'a yönelik topyekun bir saldırı için hazırlıkları tamamladıklarını belirtmişti.

Kaotik süreçte ısrarcı katil Netanyahu, Nusayrat Mülteci Kampı'na savaş uçakları ve topçu atışlarıyla yoğun bir saldırı düzenleyerek 274 sivili katledip soykırım savaşını sürdüreceğini ilan etti.

Nuseyrat Mülteci Kampı’na havadan ve topçu atışlarıyla saldırı yapılırken kılık değiştirmiş MOSSAD ajanları ile işgalcilerin özel kuvvetleri, yardım TIR’larıyla gelip yerinden edilmiş Gazzeliler gibi davranarak yerlerini tespit ettikleri esirleri kurtarmak için kanlı bir operasyon yapıyorlar.

İlginçtir, Biden ve Macron operasyondan haberdarmış gibi hemen akabinde tebriklerini sundular.

Bir yanda Avrupa’da yükselen aşırı sağ ve diğer yanda tüm insanlık için bir soruna dönüşen Siyonist zihniyet.

Mevcut tabloya bakıldığında Batı Dünyası’nın Siyonistlerle birlikte insanlığı derin bir uçuruma doğru sürüklediği görülüyor.