• DOLAR 34.563
  • EURO 36.232
  • ALTIN 2963.501
  • ...

14 Mayıs seçimi yaklaştıkça PKK’nin yönetim kadrosundan talimat almışçasına üst üste nerede duracaklarına dair açıklamalar gelmeye başladı.

PKK Eş Başkanı Besé Hozat, verdiği son demeçte çok önemli açıklamalarda bulunuyor.

Hozat’ın çarpıcı açıklamalarının tüm basın yayın kuruluşları tarafından ‘özellikle’ aktarılmasının ilginç bir konu olması bir yana içerik itibariyle de ilginç bir tablo ile karşılaşılıyor.

PKK adına konuşma yetkisine sahip birkaç kişiden biri olan KCK Yürütme Konseyi Eş başkanı Besê Hozat, daha önceki bir konuşmasında da “CHP samimiyetini göstermeli…” çağrısında bulunmuştu.

Hozat şimdi de "Bu seçim hiçbir seçime benzemiyor, tarihi bir önemi var” dediği seçim için Millet İttifakı’nı destekleyeceklerini açıklıyor.

KCK yürütme konseyinin önemli isimlerinden bir diğeri Sabri Ok, “Bugüne kadar yapılan seçimler toplum tarafından rutin ve normal olarak görülüyordu. Ama bu sefer öyle değil. O yüzden gerçekten bu seçim çok önemli” diyor.

Ok, “Şunu söylemeliyim, şüphesiz birçok kişi, birçok devlet, uluslararası güçler, bazen doğrudan ve açık bir şekilde, bazen farklı şekillerde yönetimimize haber gönderdiler, selamlar gönderdiler; ‘eğer bir gün eylemsizlik, ateşkes kararı alırsanız biz üzerimize düşen rolü oynayacağız’ dediler” diye konuştu.

OK, satır aralarında bahsi geçen devletlerin ne kadar hatırı sayılır olduklarını aldıkları ‘Ateşkesle’ gösteriyor.

Ancak daha önemlisi bazı devlet ve kişilerin Millet İttifakı’nın kazanması için ‘Ateşkes’e ihtiyaç duymalarıdır.

Üst düzey yöneticilerden Mustafa Karasu, CHP’yi kast ederek “Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz' dediler biz inanıyoruz” diyerek meydan okuyor ve “Bu iktidarı devireceğiz!” iddiasıyla Millet İttifakı’na sanki asıl lokomotif PKKHDP ikilisiymiş gibi davranmaktan çekinmiyor.

KCK’nın eş başkanı Cemil Bayık ile diğer önemli bir yönetici olan Duran Kalkan da aynı minvalde basına açıklamalarda bulunarak meydan okudular.

PKK’nin artık eskisi gibi güçlü olmadığını ve Türkiye içinde operasyonel gücünü kaybettiği gerçeği dururken yapılan açıklamalar PKK’nin sadece kirli bir propagandalarından biri.

Yani başta Kürt toplumu olmak üzere siyasilere ve uluslararası aktörlere mesaj verilerek “Biz hala ayaktayız” denilmek istiyorlar. Oysa gerçekte PKK’nin silahlı eylem yapma potansiyeli minimize olmuş ve hatta yukarıda bahsi geçen tüm KCK(PKK) üst yönetimi örgütün yok olma/edilme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirterek bu seçimi aslında kendileri için ‘Ölüm kalım seçimi’ olarak gördüklerini açıkça vurguluyorlar.

PKK kurulduğu günden bu yana ilk defa yok oluş süreciyle ilgili bu denli endişe taşıyor.

Nitekim çok da iyi yetişmemiş oldukları konuşmalarından ve diksiyonlarındaki kabalıktan aşikâr olan mezkûr şahısların görüntülü basın açıklamaları yüzlerindeki panik havasını ele veriyor.

PKK’nin korkusu onları Batılı ülkelerin kapısında daha bir diz çökmeye ve verilen emirleri yapmaya zorluyor haliyle.

Batılı Devletlerin, PKK/YPG’ye verdikleri desteği anlamak için ABD’nin periyodik olarak gönderdiği askeri lojistiğin miktarına ya da Fransa’nın YPG’ye verdiği 9 adet Eurocopter tarzı helikoptere bakmak yeterli.

Avrupalı ülkelerin, en az silah kadar değerli olan siyasi ve ‘askeri eğitim’ yardımlarını da görmezden gelmemek gerekir.

Fransa Senatosunun YPG/PKK’nin Kuzey Suriye’deki iki önemli sözcüsüne sözüm ona ‘Onur Madalyası’ vermesi uluslararası arenada tanınma öncesi atılan adım olsa gerek.

Ancak buna rağmen YPG sözcüsü Nuri Mahmud, Türkiye’nin olası operasyonuna karşı Avrupa'dan destek isteyerek: “Avrupa bizi garanti altına almalı!” diyor.

Anlaşılan o ki PKK, bu seçimleri kendi bekası için tam bir ölüm kalım savaşı olarak görüyor. Ne pahasına olursa olsun Millet İttifakı kazanmalı diyor. Bunun için de her türlü çirkefliği ve kötülüğü yapmaya hazır görünüyor.