• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Demokrasi ve kapitalizm devri sona eriyor. Yeni sistemin kodları tartışılmaya başlandı.

Günümüzde en katı otokratik yönetimler dahi kendilerini “Demokratik yönetimler” olarak nitelendirebiliyorlar. Despot krallıklar, diktatörler ve seçilmiş oligarşik idarelerin kendilerini demokrasiyle aklamaya çalışmalarının sebebi bu yönetim modelinin BM’de ve insanlık nezdinde kabul görmesidir. İnsanlığın uzun yürüyüşünde gelinen noktada sanki tüm yönetim modelleri sırayla denenmiş nihayette “Demokrasi”de karar kılınmış gibi davranılıyor. Demokrasinin kelime manasına takılıp kalan yazarçizerler bu modeli devamlı allayıp pullayarak aktarırlar.

Mana olarak Demokrasi sözünün etimolojik kökeni “demos” (halk) ve “kratos” (egemenlik) kelimelerinden oluşur.  Kısaca Demokrasi,  halkın egemenliği demektir. Demokraside egemenliğin gerçek sahibi “birey” ve nihayetinde, bir devlet sınırları içerisinde yaşayan “halk”tır.

TBMM’de asılı olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” cümlesi Türkiye’nin yönetim modeline de işaret eder.

Demokrasiye farklı atıflarla bakıldığında insanlara cazip kılınması için gayret gösterildiği anlaşılıyor:

 “-Çoğunluğun yönetimi

 -Azınlık haklarının güvencesi;

 -Fakirin yönetimi;

 -Sosyal eşitsizliğe karşı;

 -Fırsat eşitliği sağlar;”

Yazılı ortamdaki tüm zorlamalara rağmen bugün gelinen noktada Demokrasinin uygulamada ciddi sorunlar yaşadığını herkes itiraf ediyor. Öyle ki bu sistemin artık hiçbir yerde (ilke ve prensipleriyle) uygulanmadığı rahatlıkla belirtiliyor.

ABD ve Avrupa’nın başını çektiği mekanizma pragmatik(çıkar) çatışmaları sebebiyle dünyanın dört bir yanında şiddetli bir çekişme içerisinde. Latin Amerika’da, Afrika’da ve Asya’da çıkar sahiplerinin yoğun çekişmeleri Kapitalist Demokrasinin uygulanamayacağını gösteriyor.

Bundan dolayı Demokrasi sonrası bir sistem üzerine tartışmalar yapılmaya başlıyor.

Sadece demokrasi de değil, son yüzyıldır dünyaya damgasını vuran ekonomik sistem “Kapitalizm”in de dönüşümü konuşuluyor.

Uzun süredir Çin’de “Komünizm değil devlet kapitalizmi uygulanıyor” diye yazılıp çiziliyor. Tabii bu Çin’de olanı. Kapitalizmin beşiği olan Batılı ülkelerde yakın zamanda Kapitalizmden Küreselizme geçişin yapıldığını göreceğiz.

Tabii bir yandan da tüm dünyaya “Modern Sosyalizm!” pazarlanıyor. Bunun daha çok gençliğe arz edilen bir YEM olduğunu söyleyebiliriz.  

Nasıl ki kapitalizm kendi ekonomisini (ve daha önemlisi) SOSYOLOJİSİNİ oluşturduysa Küreselizm de kendi sosyolojisini oluşturacaktır.

Artık tüm dünyada “Dijital Devlet Yönetim Şekli” modeliyle yeni bir demokrasi idaresine yani “İsviçre Modeli” denilen “Doğrudan Demokrasi” sistemine geçiliyor. Ancak bu sistem sadece bir isimden ibaret olacaktır.

Çin’de uygulanan biçimiyle bu yönetim şeklinin tam bir “Otokratik Yönetim” modeli olacağı anlaşılıyor. Akıllı şehirler ve dijitalize edilen yaşam formu dünyanın, hızla Yapay Zeka’nın başrolde bulunduğu yeni yönetim modeline doğru gittiğini gösteriyor.

Bu tartışmalar arasında kimse çıkıp insanlığa “İslami Yönetim Modeli”ni sunmuyor.

Yani bir zamanlar insanlığa altın çağlarını yaşatan “Adalet, insan hakları ve (sorumlu) özgürlüğün” hâkim olduğu gerçekten  “Hak için halka hizmet” eksenli bir yönetimi sunmak gerekir.