• DOLAR 35.861
  • EURO 37.252
  • ALTIN 3228.24
  • Akşama 1 saat 19 dakika kaldı

Her bir yaş evresinde kişinin göstermesi gereken bazı gelişim görevleri vardır.

  Bazı evrelerde yürüme, konuşma, nesnelerin devamlılığı, tuvalet eğitimi becerisi, bağımsızlık duygusu ve bazı evrelerde kimlik gelişimi, rol model alma, kendini kanıtlama vs. gelişim görevleri gibi.

  Bunları inceleyerek bir piramit halinde raporlaştıranlar bile olmuştur. Robert d Havighurst, Maslow, Piaget vb. gibi...

  Hepsinin üzerinde durduğu ortak nokta; çevresel şartların bu gelişim görevlerine göre düzenlenmesi gerektiğidir. Eğer belli bir yaş evresindeki gelişim görevi sağlıklı bir şekilde yerine getirilmezse, kişi bir sonraki evreye geçemez veya o evrede göstermesi gereken davranışları sağlıklı bir şekilde edinemez. Örneğin; 0-6 yaş arası dil gelişimi için en uygun dönemdir. Bu dönemde işitsel sorunu olup dil becerini kazanamayan bir çocuk ileriki yaş dönemlerinde işitsel sorunu halletse bile konuşma noktasında ciddi sorunları yaşayabilir. Bazı uzmanlar bu evrelerde yerine getirilmeyen görevlerin psikolojik ve davranışsal sonuçlarını inceleyerek olayı daha farklı boyutlara taşımış, eğiten ile eğitilen arasındaki hassas ilişkiye dikkatleri çekmişlerdir.

  Yetiştirenin yetiştirdiği fertlere olan yaklaşımı bir tarafa; yediği gıdaların, kendisine takılan isimlerin, giydiği elbiselerin, yaşadığı iklimin ve hatta maruz kaldığı renklerin bile davranışlara etkisi düşünüldüğünde eğitim; bir beyin cerrahının ameliyatlardaki hassasiyeti kadar hassaslık isteyen bir alana dönüşmekte ve küçük bir yanlışlık, felç gibi olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

  Tüm bu açıklamalarımızdan sonra eğitim sistemindeki çarpıklığı başka bir yazımıza bırakarak, eğitimcilerin(ebeveynler dahil) kendi esnek alanlarındaki bir iki çarpıklığa dikkat çekmek istiyorum... Bir kere en iyi öğrenci; en iyi dinleyen, en iyi oturan, en iyi kurallara uyan, en iyi yazı yazan, en iyi okuyan, en sessiz olan, en iyi kıyafet yönetmenliğine uyan öğrenci değildir. Bunlar hemen hemen idealist tek tük bazı eğitimciler dışında herkesin istediği tablolardır. Ben buna robot yaklaşım diyorum. Sistemin, okulun, öğretmenin ve ailelerin robotları! Üst akıl, paket program hafıza kartına yükler gibi yükleyecek ve karşıdaki bireyin içselleştirmeden ezber bir mantıkla tekrarlanması istenecek. Bu anlayış çocuğun doğasına ters olduğundan gelişime aykırı tipler yetiştirir.

   Bence en iyi öğrenci; genel işleyişi bozmamakla ve kurallara uymakla birlikte kendi esnek alanında yeri geldiği zaman aykırı olabilen, kitaba eleştiri sunabilen, kuralları sorgulayan, öğretmenin fikirlerine dahi bazı yerlerde olduğu gibi katılmayan, hatta saygı çerçevesinde aksi fikir sunabilen, hata yaparak ve içselleştirerek doğruyu özümseyen ve yeni şeyler keşfedebilen öğrencidir. Kendi içsel yolculuğunu(gelişim görevlerini) başarı ile tamamlayan öğrencidir.

   Tüm sistem yukarıdan aşağıya hazır yürüteç gibi. Bilirsiniz hazır yürüteçler çocukların yürümesine katkı sağladığı gibi olumsuz sonuçlar da doğurur. Evet çocuğu büyük tehlikelere karşı koruyalım. Ama o geniş çerçevede özgür olmasını da sağlayalım ki; düşüp kalkarak ve mücadele ederek yürümeyi kendisi öğrensin. Öğrensin ki; hayatın ileriki evrelerinde tökezlediği zaman başkalarına bağımlı olmadan ayağa kalkabilsin...

   El hasıl kişi doğası itibari ile tekamül yolculuğuna gelişimsel bazı görevleri yerine getirmekle başlar. Allah, Taha süresi 50. Âyette; " O, her şeye yaratılışını veren ve sonra da ona doğru yolu gösterendir.". Ayet fıtri tekamüle atıfta bulunduğu gibi ona fıtri yolculuğunda rehberlik edecek eğitimciye de dikkatleri çekmiştir.

   Bu yüzden pedagojik bir varlık olan bireylere öyle yaklaşalım ki, yarını imar edebilecek ve sorunlara yeni çözümler sunabilecek keşif ruhu güçlü cesur bireyler yetiştirebilelim. Aksi taktirde sorunlara yenilikçi, köklü çözüm sunacak bireylerin yoksunluğundan veryansın edilecektir.

  Selam ve dua ile