• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

  1 Haziran Cumartesi günü ülkenin birçok yerinde olduğu gibi Sakarya’da da “Sakarya, Filistin İçin Ayakta!” sloganıyla büyük bir yürüyüş düzenlendi.

  Sakarya, devlet ile israil arasındaki ticari utancın sonlandırılmasına yönelik eylemlerin fitilinin en güçlü şekilde tutuşturulduğu ve nihayetinde bu konuda büyük adımların atılmasını sağlayan büyük eylemlere ev sahipliği yaptığı gibi, bu yürüyüşte Milli İrade STK’larını temsilen konuşan Doç. Dr. Yaşar Kahraman Hoca’nın önemli vurguları ile sivil eylemselliğe bambaşka bir boyut kazandırmıştır.

  Yaşar Hoca’nın konuşmasının en önemli vurgusu; 1949’da israil’i devlet olarak tanıyan meclisin, uluslararası savaş hukuku ve insan hakları beyannamelerince suç sayılan hastaneleri, okulları, su depolarını, ambulansları, basını, alt yapıyı ve sivil halkın çaresizce sığındıkları çadırları çocuk kadın demeden bombalayan ve hiçbir uluslararası hukuka uymayan, bu konudaki arsızlığını açıkça dile getirmekten çekinmeyen ve ülkemizin güvenliğini de tehdit eden örgütlü bir kötülük hareketinin devlet vasfını taşımaktan çok uzak olduğunu bu yüzden TBMM’nin bir zamanların şartları gereği kabul etmek zorunda kaldığı bu utançtan kurtulması gerektiğini haykırmasıdır.

  Birçok önemli çağrıyla beraber özellikle bu çağrının sivil platformlarca ciddi ve yüksek bir dille dile getirilmesi ve gündeme oturtması gerekmektedir. Ki devlet erkanı harekete geçebilsin.

  Malumunuz sandığa yansıyan halkın tepkisi, hükümeti israil’e karşı daha cesur adımlar atmaya sevk etmiştir. Maalesef oyla ve gündemle yürüyen bir siyaset sisteminde gündeminizi belirleyemediğiniz an, başkalarının belirlediği gündemlerin parçası olmaktan kurtulamazsınız.

  El hâsıl sorumluluk makamındayız. Güzellikle uyandıralım, olmuyor mu biraz sallayalım, olmuyor mu biraz bağıralım, olmuyor mu biraz kıralım…  Ama tepkisiz ve gündemsiz kalmayalım. O zaman günün sonunda karlı çıkan bizler olacağız, inşallah.

 Hatırlarsanız halkın tepkiselliği sonucu kıyamet senaryoları çizen kraldan çok bazı kralcılar ve felaket tellalları vardı. Ne kıyamet koptu ne de başka bir şey! Olan tek şey ancak biraz daha onur ve biraz daha izzettir.

  Menkıbeleri sevmeyenimiz yoktur sanırım. Vatandaşın biri atla yolculuk yaptığı bir esnada, başka bir vatandaş ağacın altında uzanıp yatıyormuş. Yorgunluğun da eseri olarak ağzı açık uyuyan adamın ağzından içeri bir yılan sokulu vermiş. Atlı adam bu olayı görünce, kafasında bir plan ve proje çizer. Uyuyan adam kalpten gitmesin diye, yılandan bahsetmez, ama uyuyan adamın başına bir şaki kesilir. Bağırır, çağırır, döver… Bir ora bir bura koşturuverir. Kan ter içinde kalan adama çürük meyveleri zorla yedirtir, üstüne su içirtir, en sonunda da koşmaya devam komutu ile koşturmaya devam ettirir. Koşan adam çürük meyveler, su, koşu, şekva, düşman diye vaveyla ederken birden kusuverir. Kustuğu zaman ağzından çıkan koca yılanı görünce şaki dediği adamın şaki değil de dost olduğunu o zaman anlar.

  Bizi kıracaklar dün kırdıkları gibi, ezecekler de bazen, hakaret de edecekler… Ama bizler bazen fitneci olarak, şaki olarak, etiket üstüne etiketle de yaftalansak, bağıracak ve haykıracağız. Ama günün sonunda dost mu düşman mı olduğumuz anlaşılacak.

  Filistin için bu, bir şey mi? Elbette hiçbir şeyden daha çok şeydir. Haykıranlara, gündem edenlere ve gündem edilenleri yapanlara selam olsun.