• DOLAR 34.538
  • EURO 36.441
  • ALTIN 2877.76
  • ...

Hudeybiye Anlaşması ile Uhud Savaşı’nda İslami harekette lidere ve davaya bakış açılarımız ile alakalı almamız gereken olmazsa olmaz iki ders vardı. Bu mesajları hakkıyla okuyamayan ve alamayan hareketler yerlerinde patinaj yapıp dururlar. Hatta darmadağın olurlar.

  Uhud Savaşı’nda malumunuz Müslümanlar birinci yarı galip gelse de okçular tepesindeki boşluktan yararlanan düşman ikinci yarıda mağlubiyeti galibiyete çevirmiş ve İslam Ordusunu dağılmak zorunda bırakmıştır. Hatta bazı Müslümanlar dağların eteklerine çekilmiş ve kendilerine; “Haydi kalkın Savaşın!” diyen mücahitlere karşılık; “Allah’ın Peygamberi(a.s.v) öldürüldü…” deyip yerlerine çakılı kalmışlardı.

  İslam Ordusu o ana kadar lider endeksli bir anlayışa sahipti. Bu yüzden Allah, Müslümanlara bu şer görünen vaziyetle büyük bir ders vermeyi murat etmiştir. O da;

  “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”(Al-i İmran 144) hakikatidir.

  Müslüman fert dava endekslidir. Liderler de ancak dava endeksli oldukları sürece kıymet görür ve itaat edilir. Liderin yok oluşundan sonra da dava kendi yeni liderlerini hazırlayacak veya herkes dava uğruna mücadele etmekten bir an olsun geri durmayacak ve sendelemeyecektir. Çünkü davasal hareket fabrika gibidir. İhtiyaç duyulan şeyi sürekli üretip durur.

 Şu an ümmetin azımsanmayacak bir çoğunluğu ehven-i şer olarak gördükleri bazı liderlerin arkasına sığındıkları gibi, her şeyleri ile onların yaşamına ve ayakta kalmalarına odaklanmış durumdadırlar. O ölmemeli, değişmemeli ve yıkılmamalı… Hatasıyla günahıyla var yok, her şey odur. O giderse ümmet gider. O yıkılırsa halkça; ümmetin ve Müslümanların anası ağlar. Ağlayacaksa bu suç, senin benimdir. Neden? Çünkü bu ümmete öncülük edecek dava odaklı bir hareket oluşturamamış ve ona öncülük yapamamışız, demektir.

   Sürekli her işi, kendisine tevdi ettiğimiz ve mücadeleyi kendisine endekslediğimiz lider anlayışlı hareketler ümmet içinde ciddi sorunlara sebebiyet vermektedir. Sadece lider endeksli hareketler su-i istimale de açıktır. Çünkü liderin yanlışlarını sürekli bir hüsnü niyet dürtüsüyle yorumlayan, istenen şekilde güdülen ve istenen yere sürülen bilinçsiz bir topluluk yeri gelir ümmet için ciddi bir soruna da dönüşebilir. Aklı başında olan liderlerin de buna müsaade etmemesi lazım. Efendimizin(a.s.v) ashabı ile istişare etmesi ve serbest alanda kendisinden farklı fikirleri hassasiyetle dinlemesi ve yeri geldiğinde onlara hak vermesinin hikmetlerinden biri de ümmetin art niyetli veya yanlışlar içinde olan liderlere karşı teyakkuzda olmasını sağlamaya yöneliktir.

  Buraya kadar ifade etmek istediğimiz şeylerden liderin önemsizleştirilmesi anlaşılmasın. Lider davanın lokomotifidir. Ona itaat dava merkezli olursa sonuç verir ve yokluğu ile de dava yerde kalmamış olur. Örneğin; Hudeybiye’de düşmanlar elçi gönderdiklerinde, Ashap Liderinin(a.s.v) etrafında pervane olmuş ve onun bir kaşının işareti ile bile ölüme meydan okuyacaklarının görüntüsünü vermişlerdi. Bu durum liderin karizma ve etki gücünü arttırmış. Masada Müslümanların lehine bir kazanıma dönüşmüştü. Dava endeksli hareket eden hareketler sahaya sürdükleri dava endeksli liderlerinin arkasında medyasal, sanatsal, sözel, yazınsal, sayısal ve meydansal güçlü bir duruş sergileyebilirlerse bu masada dava adına bir kazanıma dönüşür. Bu olmazsa olmazdır.

   Ve maalesef birçok konuda olduğu gibi 7 Ekim’den bu yana sahaya inemeyen lider endeksli pasif Müslümanlarımız ile Siyonistleri masaya oturtacak ve aynı zamanda izzet sahibi liderlerin ellerini güçlendirecek olan güçlü sahasal duruşlardan yoksunluğumuz ile bu konuda çok iyi bir imtihan verdiğimiz söylenemez.

  Selam ve dua ile