Bedir Savaşı Bir Duruş Savaşıdır Hani Duruş Sahibi Olanlarımız?
İslami Hareket’in oluşum kaynağına baktığımızda her şeyden önce duruşsal bir yol izlediğine şahit oluruz. Çünkü duruş; davanın kimliğini, amaç ve gayesini yansıtır. Duruştan yoksun olan, her ortama göre değişen veya şekil alan bir hareketin etrafında hareket edeceği sabit bir noktası ve geleceği yok demektir.
Bu yüzden İslami Hareket’in Mekke Dönemi tamamıyla duruşsal odaklıdır. Alak Süresi’nin çizdiği amacın, Kafirun ve Abese Süresi ile çizilen kırmızıçizgilerin, Müddessir ve Müzzemmil Süresi ile İslami Hareket’in duruşunu ortaya koyan yöntem ve tekniklerinin hepsi bu dönemde şekil bulmuştur. Ve Mekke Dönemi’nde bu duruş için çok büyük bedeller verilmiştir.
Bu yüzden bazen duruş için en zorlu şeylere katlanmak ve gerekirse davanın lideriyle beraber en iyilerin fedası da gerekebilir. Ki tarihte bunun nice örnekleri mevcuttur. En meşhur olanlarından biri de Kerbela Hadisesi’dir. İslami Hareket’in Duruşu uğruna topyekün bir feda olma söz konusudur. Çünkü bedenler yok olsa da o duruşsal mesaj kıyamete kadar nice ölü bedenlere hayat olacaktır. Nice binalara da temel…
Demek ki; duruşsal hareket o kadar önemlidir ki, en şer gözüken şey bile hayır olabiliyor. Bedenleri yaşatabilecekken onların yok oluşu, sayıları arttırabilecekken onların çok sınırlı kalışı, imkanları arttırabilecekken onların kıtlığı… Evet! Bazen tüm bu yapılabileceklere rağmen en zor olanın tercihi bizler için ibretlerle doludur.
Örneğin; Allah’ın Resulü(a.s.v) Mekke’de sadece ezilmiş sınıflar üzerinden geliştireceği bir söylemle ciddi bir kitle elde edebilir ve o kitlenin öncüsü olarak İslami söylemde bulunabilirdi. Ve bu çok ciddi etkiler de oluşturabilirdi. Aynı zamanda el Emin vasfını da kullanarak kavmi ve ırki duygularla hareket edip kabileleri uzlaştırarak büyük kitlelere liderlik yapıp sonrasında da liderlik karizmasını kullanıp Tevhidi söylemi gönüllere ulaştırabilirdi. Ya da müşriklerin putlarına hiç ilişmeyerek ciddi konumlar elde edebilir ve İslami dava için kullanabileceği ciddi imkanlar elde edebilirdi. Ki bu tekliflerin hemen hemen hepsi Allah’ın Resulüne yapıldı. Ama Allah, Efendimizi(a.s.v) doğrudan, dolambaçlı yollara saptırmadan, duruşun net olarak ibraz edileceği bir yöntemle sahaya çıkardı. Evet! O da tüm zorluklarına ve dikenli yollarına rağmen halisane “La İlahe İllallah” duruşuydu!
Aynen bunun gibi her konu ayrı bir duruşsal mesajla karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; Bedir Savaşı da cihadın duruş parametrelerini taşımaktadır. Bedir Savaşı’nda hedef kervandı. Bu kervandan gelen gelirler Müşriklerin askeri gücünü destekleyecek mahiyetteydi. Aynı zamanda Muhacirlerin gasp edilmiş haklarını taşıyordu. Bu kervanın elde edilmesi Muhacirlerin durumunu iyileştirecek ve Medine İslam Devleti’ne ekonomik güç ve İslami davanın daha güçlü temsiline zemin sağlayacağı gibi, düşmanı da zayıflatacaktı. Aynı zamanda sürekli Medine’ye tehdit mektupları gönderen Mekkelilere; “Sizin tüm geçiminiz ticaretinizdir. Sizin ticaret yollarınızı yani ekonomik can damarlarınızı kesebiliriz.” mesajları gönderilmiş olacaktı.
Ama Allah-u Teala, dava için güdülen bu ekonomik maslahatlardan daha hayırlısını ve daha zor olanı nasip edecekti. Onları kendilerinden kat kat fazla ve askeri teçhizat olarak da daha donanımlı bir orduyla karşı karşıya getirecekti. “Kervan için çıktık, geri dönelim mi, dönmeyelim mi?” derken alınan savaş kararı ile beraber Allah’ın nişanlı(özel görevli) meleklerinin de yardımıyla düşman büyük bir bozgun yaşayacaktı. Esirlerle ilgili hüküm verilirken de hem İslam’ın kalplere nüfuzu hem de İslam ordusuna sağlayacağı ekonomik güç düşünülerek diyet kararı verilmişken; Allah u Teala orda da yine büyük bir uyarı ile esir ve diyet almayı tenkit edecekti. Bu tenkit, haşa ne Allah merhametsiz olduğu için ne de peygamberi mala temayül ettiği içindi!
Aksine takipçilere ve her seferinde halisane mücadelenin önüne ekonomik gerekçeleri koyan bizlere “Sayınız az olsa da maddi olanaklarınız yetersiz olsa da bineksiz olsanız da yalın ayak kalsanız da İslam’ın izzet ve şerefi için batılla mücadele edin! Ve ne malı ne de ekonomik maslahatları davanızın ve halisane duruşunuzun önüne geçirmeyin! Onları davanızı güçlü kılmak için düşünseniz de” mesajı verilmiştir. Çünkü bu örnek tablo önümüzde olmasına rağmen, ümmet bugün mazlum kardeşlerinin yardım çağrılarına, mali ve ekonomik mazeretler sunarak geri durmaktadır. Ya Bedir’de aksi olsaydı, biz bugün ekonomik maslahatlarla geri duranlara karşı hangi savaşlardan örnekler verip onları sağlam bir duruşa davet edecektik?
Bedrin halisane duruşuna sahip olanlara selam olsun.