• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

 Tarih de hayat da bir döngüden ibarettir. Sadece hepimiz o döngü içerisinde hangi misyonu yükleneceğimize yönelik tercihlerde bulunuruz. Bu tercihlerle ya yücelir ya da aşağıların en aşağısına düşeriz.

  Zaten insan da Kainat Kitabı’nın bir fihristi gibi değil midir? Doğar, emekler, büyür, gelişir ve tekrardan bebekliğindeki acziyete dönerek bu hayattan ayrılır. Dünya, Güneş ve Ay sürekli aynı döngüyü yaşar. Bir yerden harekete başlar ve sonra tekrardan aynı noktaya gelerek yeni döngü için hazırlık yapar… “O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye... “ (Al-i İmran 140)

   Olumlu veya olumsuz herkes bu döngünün bir parçası olarak bir tercihte bulunur. Yalancı mı, doğru mu, hak mı, batıl mı, cahil mi veya medeni mi; bunu tercihler belirleyecektir.

  Bu döngü meselesiyle neden giriş yaptım? Çünkü “kadınlık” ve “özgürlük” kavramı üzerinden öyle bir propaganda yapılıyor ki aklımızın bu döngüye takılmaması elde değil. Geçmişte yaşananlar bugünden farksız değildir. Sanatçı geçinen veya özgürlükçü geçinen birçok kadından; “ Kadınlar ve özgürlükleri için, mücadele edeceğiz; kadınların esaretine son vereceğiz…” gibi cümlelerin sudur ettiğini duymuşsunuzdur. Hatta bunların birçoğu bazı mecralarca ödül sahibi yapılarak konuşturulur. Tabi ödül verenlerin niyetleri sorgulanmaya muhtaçtır. Keriman Halis olayında olduğu gibi!

  Merak ediyorum; acaba daha da özgür olmak için neyi yapmak istiyorlar ya da neyi yapamıyorlar? Yani ellerinden alınan nedir veya neyi elde etmeleri lazım ki özgür sayılabilsinler? Örneğin; Gülşen adındaki sözde bir sanatçı her tarafına kadar soyunup, sözde sanat icra edebiliyor ve hatta bu ülkenin değerlerine küfredebiliyor. Gerçekten affınızı istiyorum! Neredeyse anadan üryan şarkılarını söyleyen bu taife her türlü çirkefliği kameralar önünde sergileyebiliyor. Yatak odası sahnelerine varacak derecede. Hamdi Alkan’ın eşi kocasının gözleri önünde yönetmeni ile sarmaş dolaş olup ahlaksızlık icra ederken alkış tutulabiliyor. Kadehler havaya kalkabiliyor, tebrikler havada uçuşabiliyor. Diziler ayrı bir facia… Yani Kadın, tamamen bir şehvet aracına dönüşmüş durumda. Ve bunlar Müslüman bir toplumda salyangoz satmalarına rağmen, aşırı kınanamayabiliyorlar. Peki bunca şeye rağmen daha neyin özgürlüğüdür?

  Toplumun bir şehvet aracına dönüştürüldüğü ve her istenenin rahatlıkla yapıldığı bu arenada özgürlük ve kadın hakları adı altında çığırtkanlık yapan nice kimselerin haşa Kadının İlahlaştırılmasına kadar hadsizleştiği söylesem abartmış olmam. Yanlış anlamayın bunlar kadın madın hakları peşinde de değiller. Sadece ve sadece şehvet ve metaya dönüştürülen bir kadının kutsanmasının peşindeler. Aynen başta giriş yaptığımız döngüde olduğu gibi.

  Geçmişte var olan her put için ayrı bir görev ve misyon biçilmiştir. Kimisi nimet yağdıran, kimisi idare eden, kimisi de verimi, şehveti, aşkı ve sevgiyi var eden… Her kabile bunlardan belli başlı putlara inanıp ve kutsayıp dururdu. Bu putlardan İsaf ve Naile putlarının Kabe’de zina eden iki kişiye ait olduğuna yönelik rivayetler vardır. İlginç olan bunların kutsanmış olmalarıdır. Hem lanete uğramış hem de kutsanan… Buna ek olarak meleklerin kadın olduğu ve Allah’ın kızları olduğu inancı da bu çarpık anlayışın bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Aydın geçinenlerin; kadınları bir şehvet aracı olarak tarif etmeleri, Allah’ın bu kesimleri “nefislerini ilahlaştıranlar” olarak nitelemesi, dün yaşananların bugün tekrardan karşımıza çıkması meselenin kadın hak ve hukuku olmadığı, tamamen şehvet aracına dönüştürülen bir kadının ilahlaştırılması meselesinin olduğu anlaşılacaktır. Zaten bu karanlık odakların İslami kesimlere karşı kullandıkları en büyük propaganda malzemesi; “ Geceleri rahat gezemeyeceksiniz, istediğinizi yapamayacaksınız!” söylemi değil midir?

  Yani mesele ne gezme ne de başka bir şey. Sadece; ”Her istediğinizi istediğiniz gibi yapamayacaksınız, bu yüzden İsaf ve Naile putlarınıza bağlılıkta kararlı olun!” meselesinden başka bir şey değildir. Aynen geçmişin tekrardan tekerrür etmesi gibi;

  “Onların ileri gelenleri harekete geçip şöyle dediler: “Yolunuzda yürüyün! Tanrılarınıza bağlılıkta direnin! İşte (sizden) istenen budur.”(Sad Süresi 6)

  Bu döngü içerisinde doğru tercihlerde bulunan akıl sahiplerine selam olsun.