Sorunları Azizler Gibi mi Yoksa Acizler Gibi mi Çözüyoruz?
Etrafımızdaki bazı bireylerden, eğitim kurumlarında uğradıkları cezaların acı neticelerini ve iç dünyalarında eğitime dair barındırdıkları tüm güzellikleri nasıl tarumar ettiğini duymayanımız yok gibidir. Hatta bir çoğumuz ceza konulu bu hikayelerin birer mağdur kahramanları olarak bugüne ulaşmışızdır.
Peki bu yöntem(!) ve cezalarla sağlıklı bir neslin inşasında istenen verim alınabildi mi? Bunlar olumsuz davranışları sonlandırabildi mi? Aksine bu yöntemler olumsuz davranışları baskı altında tutmanın ve çoğu umutları söndürmenin ötesine geçememişti. Tabi geç de olsa bu yanlıştan dönüldü. Daha önce her olumsuz davranışın son bulmasında adres; cezalar ve şiddet içerikli yöntemlerdi. Şimdi ise bireyi merkeze alarak ona değerli olduğunu hissettirme, onun iç dünyasını anlama ve o doğrultuda gerekirse onlarca farklı çözüm yolları geliştirme söz konusudur. Şimdi bu bayatlamış ve tarihi geçmiş şeylerden neden bahsediyorsun? Şeklinde içinizden geçirebilirsiniz. Bir taraftan haklısınız da. Yalnız bu tecrübe edilmiş bilginin, başka sorunları aydınlatmada büyük bir katkı sağlayacağı da unutulmamalıdır. Çünkü hayatta ulaştığımız her çözüm, tecrübe basamaklarında yol almakla elde edilir. Bugünkü bilim ve teknoloji dahi bu tecrübe yolunun birer ürünü değil midir?
Evet hepimiz hayatın her bir alanında ya birer öğretmen ya da talebe konumundayız. Evde, işyerinde, okulda kısacası yöneten ve yönetilen her alanda. Yalnız bu alanlarda var olan uygulamalar, baskı ve cezalarla dizayn edilmeye çalışılan eğitimin eski halinden çok da farksız değildir. Bu alanlar İflas eden fertlerin acı hikayeleriyle doludur. Örneğin; aile içinde bir babaya karşı uygulanan cezalar, eşin bir beyanı ile soluduğu havanın burnundan getirildiği eşler, onlarca yıl her türlü fedakarlıkla yetiştirdiği evladının hayatına müdahale etme hakkının elinden alındığı ebeveynler... Kısacası hayatın birçok alanında hakkıyla sorunların derinliğine inecek ve onlara alternatif çözümler sunacak bir anlayışa sahip olamadık ve olamıyoruz. Özellikle aile bireyleri üzerindeki yaptırımsal uygulamalara bakıldığında bir önlem alınmaması halinde toplumsal bir faciaya yol açacağı gün gibi ortadadır. İşin kolayına kaçarak her istemsiz davranışa karşı uygulanan cezalar doğru davranışı öğretmez, sadece var olanı baskılar ve bu baskılanan sorun da zamanla başka bir alanda patlak vererek ortaya çıkar. Maalesef var olan birçok sözleşme, anlaşma ve kanun bu sorunu daha da derinleştirmektedir. Bir zamanlar eğitim kurumlarına korkuyla yaklaşan bireyler varken, şimdi ise aile kurumuna mesafeli bireyler yetişmeye başladı. Halbuki sorunlara hikmetle yaklaşanlar, tüm zorluk ve acılara rağmen onu temelden ıslah etmeye çalışanlardır.
Kısacası sorunlara karşı alternatif çözümler üreterek ıslah etmek, ehl-i hikmet olan azizlerin; problemleri çözmek yerine, onu cezalarla baskı altında tutmak ise fikirsel tabanı zayıf olan acizlerin işidir. Şimdi tekrardan düşünüp karar vermek lazım; bizler bunlardan hangisiyiz?