Uzaktan Eğitimin Çilekeşlerinin Hikayesi
Kapı hafif ve ürkekçe aralanmaya başlamıştı. Gözlerimiz kapının ardındaki belirsizliğe odaklanmıştı ki içeriye ellili yaşlarını devirmiş, yüzü hayatın yorgunluğunun ve acı çilelerinin eserleri ile dolu bir bayan, ellerini utançla birbirine geçirmiş bir şekilde yavaşça yanımıza varmıştı. Birden duraksadı, daha önce söylemeyi düşündüğü şeyin provasını yapar gibiydi. Ve sonra derin bir nefes aldı ve içinde hapsettiği kelimeleri birer birer azat ederek; “Şey… Duyduğumuza göre öğrenciler için tablet dağıtıyormuşsunuz. Kızım canlı dersleri takip edemiyor. Bize bu konuda yardımcı olur musunuz?” dedi ve rahatladı. Yanındaki kız çocuğu ise gözlerinde koca bir mutluluk dünyasını taşıyordu. Bir taraftan içindeki o mutluluk dünyasının yıkılma endişesini taşısa da o büyük beklentiyi bir sinema heyecanıyla gözlerinde izlemek mümkündü…
Bu gördüğüm tablo karşısında idarecinin vereceği cevabı tahmin ederek karşımda gördüğüm bu tarifsiz dünyanın yıkılmasına seyirci kalamayacağım için gözlerimi hemen yere indirip küçük bir ümitle de olsa okul idarecisinin sözlerine kulak kesildim. Yalnız değişen bir şey olmamıştı! Aldığı olumsuz cevap karşısında biraz afalladı. Yavrusunun gözlerindeki o mutlu dünyanın yıkılışına yüreği dayanamadı. Bir anda o ürkek bakışlar ve sözcükler gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti. Artık karşımızda hayalleriyle beraber yıkılmak üzere olan yavrusunu korumaya çalışan bir yaralı aslan vardı.
Özel okullara öğrencilerini gönderen zenginler, hayatın her olumsuzluğu karşısında yıkılmayan varlıklı aileler, çocuklarının başından özel öğretmen eksik olmayan yetkililer, her gün ders öğretmenleri ile canlı eğitimden istifade eden öğrenciler vs. gözlerinin önünden bir şerit gibi geçtikçe elindeki tuşlu telefonu tüm gücü ile sıkarak, imkan ve fırsat eşitliği savunucularına isyan etti. Sımsıkı tutarak kavradığı tuşlu telefonu havaya kaldırarak; “Kızımın arkadaşları her gün canlı derste öğretmenleri ile ders yaparken, benim kızım daha öğretmenlerini tanıma fırsatı bile bulamadı. Kızım elimde tuttuğum bu tuşlu telefonla derse nasıl girsin?!. Akıllı telefon yok, tablet yok, internet yok, yok, yok!” diye kükredi.
Bir annenin çocuğu için çırpınışı ve bir yavrunun dünyasının alabora oluşu karşısında sadece çaresizliğimize yandık. Evet işte kısık sesler! İşte kapitalizmin dev uçurumlu demir parmakları ardındaki masum körpeler, imkan sahibi arkadaşlarına hayallerle kavuşmayı uman çaresizler, bizim adaletimizden medet uman yüreği yaralı anne ve babalar… Ve giderilmeyi bekleyen ve cevaplanması gereken nice sorunlar ile sorular!